Ahmet Yesevi
Ahmet Yesevi Biyografisi
Tarihte bilinen ilk büyük Türk mutasavvıfı ve şairidir. Yesevîlik adı verilen tasavvufî akımının önderidir.
Ahmet Yesevi, 1093 yılında bugünkü Kazakistan‘ın Çimkent şehrinin doğusundaki Sayram kasabasında doğmuştur. Bütün adı Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevî’dir. 7 yaşında iken babasının ölümünden sonra, ablası ile birlikte Sayram yakınlarındaki Yesi’ye yerleşen Yesevi, burada “Arslan Baba” adlı bir Türk şeyhinden ilk eğitimini almaya başladı.
Eğitiminin birincil aşamasını tamamladıktan sonra 27 yaşında iken Buhara‘ya dışarı giden Yesevi, burada dönemin önde gelen din bilginlerinden olan Şeyh Yusuf Hemedani’ye intisap edip müridi oldu. Burada yoğun bir tasavvuf eğitimi bölge Yesevi, Şeyhin dört halifesinden üçüncüsü olmuş ve ilk iki halifeden sonra şeyhinin yerine geçmiştir. sonradan irşad makamını Şeyh Adülhalik Gücdûvani’ye bırakarak Yesi’ye döndü. Yesi’de Yeseviye Ocağı’nı kurdu.
Buhara’da bıraktığı Şeyh Adülhalik Gücdûvani’nin yetiştirdiği öğrencisi Muhammed Bahaüddin Nakşbend’i o dönemde Yeseviye Ocağı dışında ortaya çıkan iki büyük tarikattan biri oldu. Buhara’da kurulan Nakşibendiye tarikatı, zamanla Afganistan, Hindistan ve Anadolu‘ya yayıldı.
Ahmet Yesevi ise öğretisini hocası Arslan Baba’dan aldığı “ehl-i beyt” sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvufBir Türk sufi göre kurulan bu birincil büyük “Türk tarikatı”, önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresi ile batı Türkistan’da etkin olmuştur. daha sonra Horasan, İran ve Azerbaycan‘da yaşamış Türkler arasında yayılan Yesevi tarikatı, 13 yüzyıldan başlayarak göçlerle Anadolu’ya, oradan da Balkanlara ulaşmıştır. 13. asır içinde Anadolu’da görülmeye başlayan Bektaşîlik, Babaîlik, Haydarîlik Yesevîlik tarikatından çıkmış kollardır. İleride Yunus Emre‘nin gaybdan gönderilmiş mürşidi sayılacak olan Hacı Bektaşi Veli ile aynı zamanda dinî epope kahramanı olan Sarı Saltuk, sonra Anadolu Ahiliğinin, pirî-mürşidi sayılan Ahi Kâinat, Osman Bey‘in ermiş kayınbabası Şeyh Edebali, Orhan Gazi‘nin mürşidi Geyikli Baba ve daha niceleri Ahmed Yesevî’nin Anadolu’ya, manevî fetihler için yolladığı, menkıbelerle destekli gerçekler hâlinde söylenen müritleri, akıncıları, halifeleridir.
İnsanları dinî ve ahlâkî yönden yetiştiren Öğretmen Ahmet Yesevî, tasavvufî düşüncelerini Türkçe ve sade şiirler ile anlatmış, hikmet adı bahşedilen bu şiirler zamanla toplanarak Dîvân-ı Hikmet mecmuaları meydana gelmiştir.
Ahmet Yesevî vakitlerini üçe ayırırdı. Günün büyük bölümünde ibâdet ve zikirle meşgul olurdu. İkinci kısmında talebelerine zâhirî ve bâtınî ilimleri öğretirdi. Üçüncü bölümünde ise alın teri ile geçimini sağlamak üzere tahta kaşık ve kmenkıbelerden anlaşıldığı kadarıyla Yesevî, dergâhtaki zikir usulü nedeniyle dönemindeki bir takım âlimler kadar eleştirilmiştir. O da bir takım şiirlerinde samimiyetten uzaktan âlimler ile sahte sûfîleri eleştiri etmiştir. Sohbetlerinde ve şiirlerinde en çok işlediği konular Allah ve peygamber sevgisi, fakir ve yetimleri korumak, dinî kurallara riayet, hoş ahlâk, zikir, nefs ile çaba, kendini kusur bulmak (melâmet), ölümü düşünmek, manevî mertebeler ve bu mertebeleri aşmadan şeyhlik iddiasında bulunmanın kötülüğü gibi mevzulardı.
Rivayete göre Ahmet Yesevî altmış üç yaşına geldiğinde dergâhında yerin altına ufak bir oda biçiminde çilehane yaptırdı. Ömrünün kalan kısmını genelde orada ibadet ve tefekkürle geçirdi.
Ahmet Yesevî’nin İbrahim adında bir oğlu olmuşsa da kendisi hayattayken vefat etmiştir. Yesevî’nin nesli Gevher isimli kızı tamamen devam etmiştir. Türkistan, Mâverâünnehir ve Orta Asya’da olduğu gibi Anadolu’da da kendilerini Ahmed Yesevî’nin neslinden sayan öyle çok meşhur şahsiyet çıkmıştır. Semerkantlı Şeyh Zekeriyyâ, Üsküplü Şâir Atâ ve Evliya Çelebi bu isimlerden birkaçıdır.
Ahmet Yesevi, 1166 yılında 73 yaşında Kazakistan’da ölmüştür.
XIV. yüzyılın sonunda Emîr Timur, Türkistan bozkırlarında şöhreti ve nüfuzu en ince ayrıntısına kadar yayılmış olan Ahmet Yesevî’nin kabrini ziyaret edip kabrin üstüne bir türbe yapılmasını emretmiş, birkaç sene içinde türbe, cami ve dergâhıyla birlikte bir külliye oluşturmuştur. Bugün bu türbe Orta Asya’nın en önemli ziyaret yerlerinden biridir. Ahmet Yesevî’nin çilehânesi ile türbesi aralarında yüz metre değin mesafenin olması, onun birincil ve ana dergâhının çilehane bölgesinde olduğunu akla getirmektedir. Vefatından sonradan defnedildiği yere zamanla büyük bir külliye yapılınca kütüphane, aşocağı, mescid ve derviş hücrelerinden oluşan yeni ve daha büyük bir dergâh meydana gelmiş olmalıdır.
Eserleri:
1. Dîvân-ı Hikmet
2. Fakrnâme
3. Risâle der Âdâb-ı Tarîkat
4. Risâle der Makâmât-ı Erba‘în