Jane Austen
Jane Austen Biyografisi
İngiliz roman yazarı. Dolaysız ve sade anlatımı, sosyal olaylara ironik bakış açısı ve enerjik bayan karakterleriyle, 19.yüzyılda çağdaş roman dilini oluşturmuştur. Reel kimliğini sır olarak saklamak suretiyle yazın çalışmalarını yayınlamış olan Austen’in birçok romanı “dünya klasikleri” arasına girmeyi başarmış; hatta “Pride and Prejudice” (Gurur ve Önyargı – Aşk ve Gurur olarak da bilinir), “Emma” ve “Sense and Sensibility” gibi en kayda değer romanları, defalarca film senaryosuna uyarlanarak beyaz perdeye aktarılmıştır. Kitaplarındakine benzer bir ironiyle hayatı baştan başa hiç evlenmemiş olan meşhur yazar, en zinde bayan kahramanlarını kuvvet aşkların girdabına sokması, finalde ise, çiftleri evlendirmesiyle dikkati çekmiştir.
Jane Austen, 16 Aralık 1775‘te İngiltere‘nin Hampshire kentinde, bir manastır evinde dünyaya gelmiştir. Kilise papazı olan George Austen ile Cassandra (née Leigh) Austen çiftinin sekiz çocuğundan yedincisi ve iki kızından biri olan Jane, 25 yaşına dek hayatını Hampshire’de sürdürdü. Erkek kardeşlerinden James ve Henry, babalarını örnek alarak ruhban sınıfına dahil oldu. Öteki ağabeylerinden Francis ve Charles ise, denizci olmayı seçtiler. Tek kızkardeşi olan Cassandra ile yakın ilişkileri, sonraları, yazarın eserlerinde etkisini gösterecekti.
Minik yaşlarda aile içi bir gösteri olması nedeniyle yazılar kaleme almaya başlayan Jane’in, yamalı bir eğitim hayatı oldu. Genel Olarak evde ders bölge yazan, 1783 yılında Oxford‘da, sonrasında Southampton‘da eğitim aldı. 1785 ve 1786 yılları aralarında ise, Berkshire‘deki kilise evinin bünyesinde bulunbir okula devam etti. Özellikle bu dönemlerde önemli anlamda yazın çalışmalarına girişti. Austen’in aşina birincil yazıları, 1787 yılına dayanıyordu. Genellikle gündelik olayların ironisini, kolay ve günce tadında, hikayesel bir anlatımla kağıda döktü. Yaşadığı döneme tarafından, diğer bayanlara kıyasla epeyce donanımlı eğitim almasının da etkisiyle Austen, önceleri bir hobiden ibaret olan yazın çalışmalarını, zamanla bir iş haline getirdi.
Bu hevesin farkına varan babası, Jane’in sıcacık çalışabilmesi için gereken tüm ihtiyaçlarını karşılamakla beraber, bir yayımcı bulmak için kızına destek etti. Ailenin öteki bireyleri de, kaynak bulgu, hikayeleri aile içinde sahneleme gibi konularda yardımını esirgemedi. Bütün bu olumlu koşullar aşağı, birincil romanını 1789 yılında tamamladı. Fakat baba George Austen’in emekliliğinin arkasında, 1801‘de, Jane’in piyanosu da dahil elde etmek üzere bütün mal varlıklarını satışa çıkararak Bath‘e yerleşen aile, o döneme göre evlenme yaşını az kalsın geçirmiş olan yirmibeşindeki Jane ile yirmisekizindeki Cassandrayı da yanına götürdü. Kendisine çoğu konuda ilham kaynağı olan, kaplıcalarıyla ünlü Bath, Jane için birçok romanının altyapısını kurguladığı yer oldu. 1805‘te babasının vefat etmesiyle birlikte annesi ve kızkardeşi Cassandra’yla beraber, Southampton’da yaşamış erkek kardeşi Frank’in yanında taşındı. Ailenin bayanları birkaç yılı burada geçirdikten daha sonra, 1809‘da, öteki ağabey Edward’ın yanında, Chawton‘a yerleştiler. Burada ailenin diğer bireylerine nazaran daha iyi koşullarda yaşamış Edward, -günümüzde müzeye çevrilmiş olan- yazlık evini annesi ve kardeşlerine atama etti.
Chawton’da, öteki yaşadığı yerlerden daha gizli ve hoş bir yaşam süren Austen’in sosyal yaşamı aktif ayla gelmeye başladı; şehvetli dünyasını besleyen deneyimleri oldu. Orta zenginlikteki toprak sahibi soylularla sosyal ilişkiler kurdu ve bu insanları zamanla farklı şekillere sokarak romanlarındaki karakterlerburada kaleme bölge Austen, bilhassa “Sense And Sensibility” romanının kahramanları olan, yoksullaşmış bir aileden gelen Marianne ve Elinor‘un, parasal durumu iyi, asilzade bir benzer bularak geleceklerini garantiye alma özlemini hikayelerken, kendisi ve kızkardeşi Cassandra ile ailevi durumlarını özdeşleştirmişti bir anlamda. Jane ve Cassandra da iyi bir evlilik yerine getirmek istiyordu; ailelerinin ciddi ekonomik sorunları vardı ve toplumsal bir baskıyla, civardaki soylu ailelerle tanışarak benzer bulma çabasına girmişlerdi. 1811‘de yayınlanan bu roman, bazı kaynaklara göre, 1795‘ten önce “Elinor and Marianne” adlı bir skeç halinde yazılmıştı ve aslında Jane ile Cassandra’nın birbirlerine gönderdikleri mektuplardan derlenip öykü haline getirilmişti.
Austen romanlarında öne çıkan en kayda değer nokta, başrolleri daima bayanlara vermesi ve öykü bitmeden mutlaka kahramanlarını evlendirmesiydi. 1813‘te yayınlanan ünlü “Pride and Prejudice” in baş kahramanı Elizabeth Bennet‘ti ve başlıca bayanlardan oluşan, kalabalık, aristokrat sayılamayacak bir aileye mensuptu. Elizabeth’in karşı ise, Fitzwilliam Darcy adında, dinç bir toprak soylusu bulunuyordu. Austen, kahramanlarının az daha nefretle başlayan ilişkisinin aşka dönüşünü, toplumsal olgulara yönelttiği hicivsel anlatımıyla hikayelemişti. Elizabeth ve onun kızkardeşleriyle, dönem bayanlarının evlilik buhranını bir başkaldırıya dönüştürmüş; Darcy’yle de toplumun önyargısal görüş açısının eleştirisini yapmıştı. Ancak yazar yapıtın sonunda, tekrar kahramanlarını mutlu sona erdirmişti. Austen’in ilk olarak 1797 yılında “First Impressions” adıyla kaleme aldığı bu “alışılmış” eser, yazan hayatteyken üç defa basıldı. 1998 yılında, yazarın ailesine karşın anlatılarından yola çıkan Teddy F.Bader, bu romanın neredeyse bir emrindeki versiyonu olan “Desire and Duty”yi yazdı.
Yazarın yeniden kayda değer yapıtları arasında yer alan “Emma” 1814 yılında kaleme alındı ve 1816‘da üç deri halinde basıldı. Komedi dilinde bir anlatıma sahip olan romanın baş kahramanı, Emma Woodhouse‘dı. Yazar bu kitabında, kendine kolaylık seviyesi yüksek bir yaşam sağlayabilecek ve aşık olabileceği bir erkekle evlenmek amacı güden Emma’nın, bu yolda yaşadığı süreci ele almıştı.
1816 yılında sağlığıyla ilgili sorun yaşamaya başlayan Jane Austen, ertesi sene tedavisi için Winchester‘a taşındı. Bugün Addison hastalığı olarak bilinen ve tüberkiloza çevirme riskiyle ölüm tehlikesi olan hastalığın, o dönemde nedeni, gelişim süreci ve tedavisi bilinmiyordu. Hastalıkla daha fazla başa çıkamayan 41 yaşındaki Jane Austen, 12 bölümünü yazdığı “Sanditon” adlı kitabını tamamlayamadan, 18 Temmuz 1917‘de hayatını kaybetti ve cenazesi Kanada‘ya defnedildi (Yazarın hayatını detaylı inceleyerek biyografisini yazmış olan Carol Shields‘e kadar, ünlü yazarın hastalığı meme kanseriydi).
Evliliklerin, bayanların toplumdaki statülerini belirlediği bir dönemde yaşayan Austen, orta seviyedeki bir taşra ailesine mensuptu. Gündelik hayattan aldığımız zevkin gülünç bir şekilde sosyal statümüzle alakadar olmasını alaya almıştır. İnce nükteleri, titiz anlatımı ve sade diliyle, roman türüne modern bir perspektif getirmiştir. Dolayısıyla yaşadığı dönemden günümüze değin popülerliğini yitirmeyen eserlere imzasını atmıştır. Özellikle “Pride and Prejudice”, tüm zamanların en sevilen romanları arasında yer almaktadır. Austen ve kızkardeşi Cassandra, hayatları boyunca evlenmemiştir.
Yazarın ölümünden daha sonra, Ann Radcliffe‘in Gotik üslupla yazdığı kitabı “The Mysteries of Udolpho” üstüne 1798‘de kaleme aldığı eleştiri notları, kardeşi Henry göre derlenerek kitap haline getirilmiş; 1818‘de “Persuasion” ve “Northanger Abbey” adıyla basılmıştır. Bilhassa, yüksek sınıfların toplum içi davranışlarını sergileyen komedi üslubuyla romanlarını yazan Austen’in üç baş yapıtı, özünden kopmaksızın sinema senaryosuna uyarlanarak birçok defa filme çekilmiştir. Altı defa beyaz perdeye uyarlanmış olan “Pride and Prejudice”un son versiyonu olan ve en başarılısı kabul edilen filmi, 2005 yılında çekilmiştir. Başrollerinde Keira Knightley (Elizabeth Bennet), Donald Sutherland (Elizabeth’in babası), Matthew Macfadyen (Darcy) ve Judi Dench‘in oynadığı film, Joe Wright göre yönetilmiştir. BBC televizyonunda iki versiyon halinde dizisi üretilmiş; 1995‘te yayınlanan versiyonu büyük ilgi görmüştür. Ayrıca, 2001 yılında çekilen “Bridget Jones’s Diary” (Bridget Jones’un Günlüğü) adlı meşhur sinema filminin senaryosunun dayandığı kitabın yazarı olan Helen Fielding, hikayenin asıl hatlarını ve bazı karakterleri kurgularken, Jane Austen’in bu romanından esinlendiğini belirtmiştir.
İngiliz televizyonlarında çoğu kez dizisi çevrilmiş olan “Emma” ise, 1996 yılında, Gwyneth Paltrow ile Jeremy Northam‘ın başrolünü oynadığı bir sinema filmine uyarlanmıştır. Yazarın, “Sense and Sensibility” adlı ünlü romanı da, 1995 yılında fazla başarılı bir şekilde Emma Thompson kadar beyaz perdeye uyarlanmış ve Thompson’a “En İyi Uygunluk Akıcılık” dalında Oscar ödülü getirmiştir. Kate Winslet ve Thompson’un başrolünü paylaştığı filmin yönetmeni, Ang Lee‘dir. İki defa televizyon dizine ve bir defa da filme uyarlanan “Persuasion”nun yanı sıra, “Mansfield Park” ile “Northanger Abbey” de aynı şekilde sinema ekranlarına taşınmıştır.
Temmuz 2017 ayında 1812’de kaleme aldığı ve dönemin kadınlarını aşağıladığı mektup rekor fiyata tip buldu. İngiltere’deki “Sotheby’s London”da sunulan satışta bütün 162 bin 500 pounda, yani takriben 750 bin liraya satıldı.