Buhurizade Mustafa Itri
Buhurizade Mustafa Itri Biyografisi
Itrî, Osmanlı döneminde yetişmiş en büyük sanat ve akıl adamlarından biridir. Bestekâr, hânende, şair ve hattattır.
Buhurizade Mustafa Itri, 1640 yılında istanbul’da Mevlânâkapı civarındaki Plato semtinde doğmuştur. Asıl adı Mustafa, takma adı ise Itri’dir. Şiirlerinde kullandığı Itrî mahlası ve Buhûrîzâde lakabıyla tanınmıştır. Çağının kaynakları Mevlevi olduğunu göstermektedir. Mevlevi mukabelesinde okunan bir Segah ayin bestelemiş olduğundan bu rivayetlerde haklılık payı olabileceği düşünülmektedir.
Buhurizade Mustafa Itri, hayatı boyunca birçok padişah ve devüş olup, bunlardan en önemlileri IV. Mehmet ve I. Selim Giray‘dır. Devlet adamlarına yakınlığı nedeniyle bir dönem esirciler kethüdalığı yapmış, sarayda da musiki dersleri vermiştir.
Kırım Hanı I. Selim Giray’ın Çatalca’da bulunan çiftliğindeki mûsiki toplantılarında büyük haysiyet gören Itrî, IV. Mehmet döneminde (1648-1687) sarayda mûsiki hocası ve hânende olarak ödev yaptı. Kaynaklarda IV. Mehmet’in onu sıkça saraya gösteri ederek bestelediği eserleri şahsen kendisinden dinlediği kaydedilmektedir. Hükümdarın huzurunda icra edilen küme fasıllarına hânende olarak katılan Itrî, bu dönemde kendi isteği üstüne esirciler kethüdâlığı ile görevlendirildi. Onun bu görevi, esirler arasındaki yetenekli ve g geliştirmek ve geldikleri ülkelerin mûsikisi hakkında veri almak nedeniyle istediği söylenti edilmektedir. Şeyhî, Sâlim, Safâyî gibi tezkire müelliflerine kadar bu görevde iken, bazı kaynaklara tarafından ise ayrıldıktan bir zaman sonra vefat etmiştir.
Türk mûsiki tarihinin en önde gelen birkaç simasından biri olan Itrî Efendi hânendeliği, şairliği ve hattatlığının yanı sıra özellikle bestekârlığı ile tanınmıştır. Mûsikideki hocaları kesin olarak bilinmemekte, ama Derviş Ömer, Kasımpaşalı Koca Osman, Küçük İmam Mehmed Efendi ve Hâfız Post gibi üstatlardan faydalanmış olabileceği varsayım edilmektedir. İbrahim Alâeddin Gövsa, mûsiki hocasının Vakıf Halhalî diye tanınan Nasrullah Efendi olduğunu söyler. Rauf Yektâ Bey, onun Câmî Ahmed Dede’nin (ö. 1078/1667) şeyhliği sırasında Yenikapı Mevlevîhânesi’ne devam ettiğini, âyinlerden aldığı ruhanî neşeyle Mevlevî olduğunu ve mevlevîhâneye gelen üstatlardan da faydalandığını, dervişlerden ney üflemeyi öğrendiğini ifade eder.
Sade ve açık ifadelerle yazdığı manzumelerinden Itrî’nin enerjik bir şair olduğu anlaşılmaktadır. Şuarâ tezkirelerinde ve güfte mecmualarında na‘t, gazel, muamma, tahmîs, nazîre, tarih ve kıtalarının yanı sıra hece vezniyle yazılmış türkülerine de rastlanmaktadır. Muamma hallinde de üstad olduğu kayıtlı Itrî’nin şairliği üstünde, manzumelerine tahmîs ve nazîreler yazdığı çağdaşı meşhur şair Nabi’nin tesiri olduğu kanaati yaygındır.
Mustafa Itrî Efendi aynı zamanda ta‘lik hattında laf sahibi bir hattattır. Bu sahadaki hocası, ta‘lik üstadı Tophâneli Mahmud Nûri Efendi’nin talebelerinden Siyâhî Ahmed Efendi’dir. Sadettin Nüzhet Ergun, Halil Edhem Arda’nın özel kütüphanesinde bulunan Hâfız Post Mecmuası hakkında veri verirken bu mecmuaya Itrî’nin ta‘lik hattıyla yapmış olduğu bazı ilâvelerden bahseder.
Itrî’nin bir mûsikişinas olarak belli başlı önemli yönü bestekârlığıdır. Başlıca Fuzuli, Nev‘î, Şehrî, Nabi, Nefi gibi şairlerin ve arkadaşı Nazîm’in manzumelerini, nâdir olarak da kendi güftelerini bestelemiştir.
Güftesi Nefi’nin olan, Segâh Yürük Semaisi “Tûti-i mûcize-gûyem ne desem lâf yok” şarkısının bestesini Itri yapmıştır.
Tüm alışılmış Türk müziği repertuvarının en kıymetli eserlerinden biri olarak kabul edilen güftesi Farsça olan, şair Hafız-ı Şirazi’ye ait “Neva Kâr” adlı eseri bestelemiştir.
Itrî’nin İstanbul surları dışarıda oturduğu, çiçek ve meyve meraklısı olduğu, bahçe işleriyle uğraşmaktan haz duyduğu ve kendisine Itrî mahlasının bu sebeple verildiği, “Mustâbey” armudunun da onun tarafından yetiştirildiği kabul edilmektedir. Yahya Kemal Beyatlı “Itrî” adlı şiirinde, onun Türk mûsikisindeki yerini dile getirmiştir.
Buhurizade Mustafa Itri, 1711 yılında istanbul’da 71 yaşında ölmüştür. Itrî Efendi’nin Yenikapı Mevlevîhânesi civarına veya Edirnekapı dışındaki Mustafapaşa Dergâhı karşısına defnedildiği söylenti edilmekteyse de bu konuda belli data bulunmamaktadır.
UNESCO Türkiye Ulusal Komisyonu, 25 Ekim – 10 Kasım 2011 tarihlerinde gerçekleşen 36. genel konferansında 2012 yılını Itrî kutlama yılı bildiri etmiştir.
Itri’den kalan 42 bestenin dördü çalgısal, 38’i sözlüdür. Sözlü bestelerinden on parça başına dinsel-tasavvufi, geri kalanıysa din dışı formlardadır. Itri’nin dinsel yapıtları arasında en ünlüleri, bütün İslam dünyasına yayılmış olan Kurban Bayramı Tekbiri ile Salât-ı Ümmiye’dir.
Tasavvufi yapıtlarının en uzunları olan Na’t-ı Mevlana ile Segâh Ayin, Mevlevi müziği repertuvarının vazgeçilmez iki başyapıtıdır. Neva Kâr, yalnız Itrî’nin yok, dindışı herzamanki Türk müziği repertuvarının da en büyük yapıtı sayılır.
Itrî’nin, din dışı yapıtları arasında şunları da anmak gerekir: Bestenigâr Birinci Beste (Gamzen ki ola saki-i çeşm-i siyeh-i mest); Rehavi İkinci Beste (Tekrar ey ruh-i musavver kafestende misin); Hisar ikinci Beste (Sırça lâlindir senin, ayine ruy-i enverin); Pençgâh İkinci Beste (Keza sohbet-i dildar ile mesrur idik ol dem); Hisar Ağırsemai (Dil-i pür- ıstırabım mevce-i seylabdır sensiz); Rehavi Ağırsemai (Dile maye-i safadır hatt-ı ruyi yar derler); Irak Ağırsemai (Nevruz erişti şarap istemez misin); Segâh Yürüksemai (Tuti-i mucize-gûyem ne desem lâf değil).
1 Ocak 2009 tarihinden itibaren 100 TL’lik banknotların arkasına Buhurizade Mustafa Itri’nin resimleri konulmuştur.