Hıncal Uluç
Hıncal Uluç Biyografisi
Gzeteci ve televizyon sunucusu.
Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939‘da Kilis’te dünyaya geldi. Çerkez kökenli büyük babası Hüseyin Bey Osmanlı zamanında önce Lübnan, Suriye sonra da Türkiye’ye Manyas‘a göçmüşlerdir. Dedesi (annesinin babası) Kilis müftüsü Muharrem Kemal Bilgiç’dir. Annesinin adı Suat’dır. Abisinin adı Öcal, erkek kardeşinin adı Hüseyin Kemal, kız kardeşinin adı Serpil’dir. Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve teyzesi tarafından büyütülür. Sebebi ise subay olan babasının o doğduğunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarının manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır. Ardından babası Fuat Uluç Çaldıran’a ödev olduğunda küçük Hıncal da ailesine kavuşur. Arkasında tayinler durm 1945 yılında Van’da o meşhur Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi. sonra gidilen Bandırma’da Hıncal da ilkokula başlar. İki ayrı okulda ilk üç sınıfı okur. Bandırma’dan daha sonra 1950’de baştan Kilis’e (Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu’nda bitirir) tahsis olur Fuat Uluç.
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı kuzenidir. Ahmet Taner Kışlalı’nın babası Hüsnü Bey, Uluç’un anneannesi Velime Hanım’ın kardeşidir. Yani Ahmet Taner Kışlalı’nın babası, Hıncal Uluç’un annesinin dayısı olur.
1952’de Antakya, 1955‘te de Ankara (Ortaokula Antakya’da başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş Lisesi’nde tamamlar) vardır sırada. Fazla mutlu bir ailede gelişen Hıncal Uluç, 1980’e dek burada kalacaktır. Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç’un kendisi de avukat olmak istemektedir. Ama ne olursa olsun İngilizce’yi öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne kazanç. Bir sömestr sonunda tekrar Ankara‘ya döner. Bir sene daha sonra da 1958 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanır.
Bu Vesileyle Halkçı Parti’den ayrılmış bir grubun kurduğu Hürriyet Partisi, Yenigün adıyla bir yayınlama organı kurmuş, başına da Cihat Baban’ı getirmiştir. Mehmet Ali Kışlalı da gazetenin spor müdürüdür: “Bir gün gazetenin yazı işleri kadrosu Cihat Bey’e isyan etmiş. Cihat Bey de reste meydan bırakmayınca hepsi bırakıp gitmiş. Mehmet Ali Kışlalı ile Cihat Baban kalmış gazetede sadece. Cihat Baban da M. Ali abiye ‘çıkart gazeteyi’ deyince o da hemen haber gönderiyor abime, bana ve kardeşine (Ahmet Taner Kışlalı).” Hıncal Uluç az önce 17 yaşındadır. Sıkıyönetim gereği altanlıya itimat edilir: “İstediğin her kapı sana açık. En büyük yıldızla, sporcuyla konuşacağım diyorsun konuşuyorsun. Ve bunların tümü de sana ‘buyur’ diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar. Acilen böyle bir iş insanı büyülemez mi? Siyasal Bilgiler’in isimsiz bir öğrencisi iken ansızın Türkiye’nin en elit bin adamından biri haline geliyorsun. Siyasal Bilgiler’i bitireceksin de, kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli olacaksın… 17 yaşında herşeysin zaten.”
Uluç, böylece gazeteciliğe adım atar; Oktay Kurtböke, Güneş Tecelli, Başkurt Okaygün, Kurthan Fişek, Güngör Sayarı, Ercan Tan gibi isimlerle beraber çalışır. Bu Vesileyle askere gitmemek için üniversiteyi geç bitirmeye karar verir. Oysa serde iyi öğrencilik olduğundan üç senede üç derslik bitirip son sınıfa gelir. Tek tedavi rapor alarak okulu uzatmaktır: “Aşina bir ruh doktoruna gittim. İleride kariyer açısından etkileyici olur diye entellektüel sürmenaj hastalığı yazdı rapora. En tehlikesizidir diye bunu yazarlardı doktorlar.” Raporu alan Uluç, okulunu bitirmiyor diye annesinin ağladığını görür görmez kararını değiştirir ve 1964’te Kutlu Aktaş, Burhan Özfatura gibi arkadaşlarıyla beraber mezun olarak diplomasını alır.
Bir yıl sonradan da Mamak Göze Çarpan Okulu’nda Büyükelçi Yalçın Oral, Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, Galatasaray başkanlarından Saim Gogen‘in oğlu Fethi (sonradan eniştesi olacaktır) gibi arkadaşlarıyla beraber iki sene askerlik yapar: “Askerlik dönemim benim en mutlu dönemimdir.” 1967 yılında askerliğini bitirdi.
1960’lara yeniden dönelim. 27 Mayıs İhtilali, onun gazetecilik yaptığı bu ilk yıllarda kazanç dayanır kapıya. Uluç ihtilalin tam ortasındadır: “doğruca ihtilalin içinde idik. Onları anlatsam kitap olur. Hafıza olarak da, eylalanların başındaydık, ‘Olur mu böyle olur mu?’ diye gazeteyi bırakıp Kızılay’da yürüyüşlere katılırdık.”
Uluç, bu dönemlerde yazdığı yazılardan hukukçu ve mülkiyeli oluşu sebebiyle hiç bir ceza almaz: “Gerçekte gazetecilik zamanları böyle zamanlardır. Iş yaşamımın büyük bölümü sıkıyönetimlerle ve yayın yasakları ile geçti. İlk önceleri neyin yasaklandığı dobra dobra yazardı. Sonradan askerler azıcık daha açıkgöz yayınlama yasağı koymaya başladılar. Soyut tanımlamalar yaptılar. Bu Nedenle kendi kendini sansür etmeye başladın. Şunu da söyleyeyim Türkiye’de herkesin anladığı anlamda bir basın özgürlüğü olsa idi eğer, ben bu değin iyi gazeteci olamazdım.”
Onun devrim olsun yürüyüşlerinde ön sırada yer almasının bir sebebi olur ya de babasıdır. 1955’te ailecek Ankara’ya gelinmiş, Hıncal 1980‘e kadar başka bir yere gitmemişti ama babası devir ve sırası gelmişken terfi almaya devam etmiş, 1961’de albaylığa kadar yükselmişti. 27 Mayıs İhtilali olduğunda babası Fuat Uluç’un tahsis yeri, Çanakkale İl Jandarma Alay Komutanlığıydı. Fuat Uluç, 27 Mayıs‘ın liderlerinden Alparslan Türkeş‘le de çok yakın arkadaştı: “Bandırma‘da beraberdik zaten. Benim iki tane halam var, amcam yok fakat Aslan Amca (Alparslan Türkeş) bizim ailenin amcası idi. Bütün kardeşler ona Aslan Amca derdik. Yetişmemize de katkısı olmuştur. Evlerimiz bir gibiydi.”
Bu değin yakın olunca 27 Mayıs’tan daha sonra bir araya gelmemek olmazdı tabii: “Aslan amca ihtilalden daha sonra başbakanlık müsteşarı olunca babamın tayinini de Ankara’ya çıkarttı. Babam derhal Aslan Amca’nın karargahında atama aldı. Ve Aslan Amca hazırladıkları her şeyi babamla beraber hazırladı. Devlet Planlama Teşkilatı kurulduğunda babam da oranın birincil Sosyal Tasarlama Daire Başkanı’ oldu.”Oysa aylar ilerleyince Alparslan Türkeş 14’lerden biri olarak Hindistan‘a sürülür. Sırası Gelmişken Eminsu hadisesiyle Milli Birlik Komitesi, Ağustos 1960’tan Şubat 1961’e dek 235 general ve amiral ile beş bine yakın subayı emekli etmiş (Eminsu, bunların kurduğu Emekli İnkılap Subayları Derneği’nin kısa adıdır) geride kalanların yolu açılmıştır. Fuat Uluç da önü açılanlardan birisidir: “Babamın general olacağı muhakkak. O kararı nasıl verdiği benim için hâlâ bir soru işaretidir. Aslan Amca sürülmüştü, onların siyasallaşma sürecinde burada güvenilir bir odak noktasına ihtiyaçları vardı. Babam o odak noktası edebilmek için ordudan istifa etti. Cumhuriyetçi Köylü Halk Partisi (CKMP)’ne girdi, genel sekreter oldu ve babamın hazırladığı kongrede de Aslan Amca genel başkan seçildi.” Fuat Uluç, 1964’te de Mardin milletvekili olarak Meclis’e girer: “Oysa o dönemi tamamlayamadan 1968’de kalp rahatsızlığından öldü. Buna rağmen şuna inanıyorum ancak askerde kalsa idi yaşardı. Politikanın kalpazan yapısı, bütün bir hayatını asker doğruluğu içinde yaşayan bir adama iyi gelmedi.”
Hıncal Uluç, askerden döndüğü 1967yılında, M. Ali Kışlalı ilk önce edinmek üzere eski Yenigün ekibinin çıkardığı Akustik´da çalışmaya başladı. Akustik´nın yanı sıra, Cumhuriyet´e spor yazıları da yazar Uluç, TRT´nin açılmasıyla birlikte Cumhuriyet´e televizyon sayfası da hazırladı. 1980´de Gelişim Yayınları´nın sahibi Ercan Arıklı´nın isteğiyle Gelişim Yayınları´na dergi hazırladı. daha sonra Gelişim Yayınları Asil Nadir´e geçmesiyle işsiz kalan Uluç, Galibiyet Mutlu´nun daveti ile 1990´da Sabah´ta yazmaya başladı. O tarihten sonra Sabahleyin´ta yazılarına aralıksız Hıncal Uluç, televizyonda Şakamera adlı kamera şakası programının yanı sıra Kale Arkası, 90 Dakika gibi futbol programlarına yorumcu olarak imza attı.
Galatasaray´a aza olan Hıncal Uluç, aynı zamanda Mülkiyeliler Birliği, Türkiye Spor Yazarları Derneği ve İstanbul Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.
1977 yılında Yankı´nın İngilizce bir özetini dahil etmemek için tanıdık olmayan bir eleman ararken, meslek başvurusunda yer alan Amerikalı kazıbilimci Holly Hartquist ile tanışıp evlendi. Çocuğu olmadan 1983 yılında boşandı. bir daha da evlenmedi.
1994 yılında uğradığı silahlı hücum sonucu topuğundan vurulmuştur. 2004 yılında Antalya Valisi Alaaddin Yüksel hakkında yazdığı yazı sebebiyle, 2008 yılında sonuçlanan mahkemece 1 ay hapis ve 898 YTL cezaya çarptırıldı.
Haftalık dergisinin 2005 yılı Sevgililer Günü sayısına manken Ece Gürsel ile birlikte kapak oldu.
Hıncal Uluç, Defne Joy Foster‘in ölümünden sonra ‘Bu nasıl bir semt baskısıdır?..’ isimli yazısı üstüne tazminat davası açıldı ve tazminata hükümlü edildi.