Ali Kemal
Ali Kemal Biyografisi
İkinci Meşrutiyet ve Ateşkes döneminde İttihat ve Terakki karşıtı görüşleriyle ünlü yazar, gazeteci ve siyaset adamı. Polemikte benzerine eksik rastlanır bir ustalıkta idi.
Ali Kemal, 1867 yılında aslen Çankırılı varlıklı bir mumcu esnafının çocuğu olarak istanbul’da doğmuştur. Babası Hacı Ahmed Efendi’dir. Ali Kemal Bey mülkiyeyi bitirdi. Avrupa’da bulundu. Jön Türklere katıldı. Sonradan affedilip yurda döndü. Diplomatlıktan çiftçiliğe, yazarlıktan üniversite hocalığına kadar çok farklı alanlara yönlendirilmiş işlerle uğraştı. Esas adı Ali Rıza olan Ali Kemal, Namık Kemal‘e olan hayranlığından nedeniyle eğitim yıllarında bu ismi aldı.
Ali Kemal Bey yakın tarihimizin ünlü gazeteci, yazar ve politikacılarındandı. Polemikte benzerine az rastlanır bir artist idi.
Tanıdık Olmayan dilini için 1886‘da Fransa‘ya dışarı giden Ali Kemal, ertesi sene Paris‘ten İsviçre‘nin Cenevre kentine geçti. 1888‘de de İstanbul’a döndü. Avrupa’daki özgürlükçü akımlardan etkilenen Ali Kemal, İstanbul’da bir dernek kurdu. Kurduğu öğrenci derneği kapatıldıktan daha sonra yeni bir dernek kurmaya kalkınca bu kere tutuklandı ve 9 ay hapis yattı. 1889‘da ise tahliye edildikten daha sonra Halep‘e sürgün edildi.
Halep’te yaşadığı dönemde Halep İdadisi’nde (lise) Türk Dili ve Osmanlı Edebiyatı hocalığı yaptı ise de buradaki durgun hayata dayanamadı ve 1895 yılında izinsiz olarak İstanbul’a döndü. Geldiğinin fark edilmesi üzerine baştan sürgün edildi. Bu karar üzerine yeniden, Jön Türkler‘in karargâhı haline gelen Paris‘e gitti.
Ali Kemal, Paris’te öğrencilik de yaptı. Siyasal Bilgiler alanında eğitim alırken, bir yanlamasına da gazetecilik yaptı. İstanbul’da o dönemde en etkin gazetelerden biri olan İkdam gazetesine Paris izlenimlerini anlatan batı kültürünü anlatan yazılar ve çeviriler yolladı.
Paris‘te kaldığı dönemde Jön Türkler ile Abdülhamit II aralarında bir tür aracı bir çizgi izlemeye çalıştı. Mizancı Murat’ın Jön Türk hareketinden ayrılması ardındaki Ali Kemal de bu hareketle bağlarını kopardı.
1897 yılında Brüksel Elçiliği ikinci kâtipliğine atandı. İttihatçılardan çekindiği için İstanbul’a dönemiyordu. 1899’da Siyasal Bilgiler diplomasını alması ardından, II. Meşrutiyet‘in ilanına kadar Darı‘da yaşadı.
1903 yılında yaz tatili için gittiği
Londra
‘da Winifre Brun adlı bir İngiliz hanımla evlendi. Bu evliliğinden Selma adında bir kız, Osman adında bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Oğlunun doğumunun anında ardından eşini kaybetti. II. Meşrutiyet‘in ilanından bir gün önce İstanbul’a döndü.
İstanbul’a geldikten sonra İkdam gazetesinin başyazarlığını üstlenen Ali Kemal, bir yanlamasına da Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’nde siyasi tarih dersleri verdi. İlk siyasi partilerden birisi olan Osmanlı Ahrar Fırkası’na girdi.
Ali Kemal’in tahrikleri 31 Mart Olayı‘nın çıkmasında etkin olduğu söylenir. Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey’in öldürülmesinin ertesi günü olan 7 Nisan 1909’da Darülfünun’da topluluk bir topluluğa yaptığı konuşmadan sonra bu konuşmanın etkisinde kalan Darülfünun hocaları ve öğrencileri katillerin yakalanmasını arzu etmek üzere Bâb-ı Âli’ye yürümüşler; sayıları on binlere ulaşan kalabalığın üzerine alev açılması sonucu birkaç yüz kişi yaralanmıştı.
Ertesi günkü cenaze sırasında da devamlı olayların ve 31 Mart ayaklanmasına dönüşmesi üstüne Selanik’ten gönderilen Hareket Ordusu İstanbul’a gireceği sırada Ali Kemal bitmiş Paris’e kaçmak zorunda kaldı (1909). Sırası Gelmişken Mülkiye’deki görevine son verilmişti.
İttihat ve Terakki yönetiminin iktidardan uzaklaşmasının ardından 1912 affıyla İstanbul’a geri gelen Ali Kemal İkdam Gazetesi’nde başyazar olarak yazılarına devam etti. Ama 6 ay daha sonra hükümet Bâb-ı Âli Baskını ile devrilince Viyana‘ya sürüldü. 3 ay sonradan İstanbul’a döndü. 14 Kasım 1913’te Peyam Gazetesi’ni yayınlamaya başladı, başyazarlığını üstlendi.
Bu sırada Mülkiye Mektebindeki hocalığı da geri verildi. Mektepler Nazırı Akıllı Paşa’nın kızı Sabiha Bayan ile evlendi. Bu evliliğinden Akıllı adında bir oğlu dünyaya geldi. Ocak 1913’te İttihat ve Terakki’nin gerçekleştirdiği askeri darbe olan Bâb-ı Âli Baskını’ndan sonra tutuklandı.
Ali Kemal Bey, Şiirler yazdı, kitaplar kaleme aldı. Son Osmanlı kabinelerinde Maarif ve peşinde Dâhiliye (İçişleri) Nâzırlığı yaptı. Bir yanlamasına da mülkiye ve edebiyat fakültesinde siyasî tarih dersleri verdi. Doğru bildiğini hiç çekinmeden söyleyen liberal bir tabiatı vardı.
Ali Kemal Bey, İttihatçıların amansız düşmanıydı. Başyazarı olduğu İkdam gazetesinde Cemiyet’e aleyhinde ağır eleştiriler yazdı. Hemencecik tüm çevresiyle sürekli ağız dalaşı halindeydi. Kendisiyle aynı fikirde olmayan kişilere güçlü olarak saldırıyor, gençlerin öfkesini bunlara yöneltmeye çalışıyordu. 22 Temmuz 1914’te, I. Dünya Savaşı’nın başladığı sıralarda, İttihat ve Terakki’nin baskısıyla gazetesi kapatıldı. Siyasetle ilgilenmeyip öğretmenlik ve tüccarlıkla geçinmeye çalıştı. Ders vermesi yasaklandı. İttihatçılar düştükten daha sonra döndü. Peyam-ı Sabah gazetesindeki yazıları ile İttihatçıların bir devamı ve âleti olarak gördüğü ve inanmadığı Ankara hükümetine olabildiğince karşı çıktı.
Ali Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra 14 Ocak 1919’da her yerde faaliyete geçen Özgürlük ve İtilâf Partisi’nin genel sekreter oldu. 4 Mart 1919’da kurulan Birinci Güvey Ferid Paşa hükümetinde Maarif Nazırlığı (Eğitim Bakanlığı), bu hükümetin iki ay sonra istifasının anında ardındaki kurulan ikinci Güvey Ferid Paşa hükümetinde ise Dahiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) görevini üstlendi.
İngilizlere direnmenin tedavi olmadığını düşünüyordu. Mustafa Kemal ATATÜRK‘ü fazla ağır ifadelerle eleştiri etti. Şu nefret batmış sözleri yazmaktan çekinmedi:
“Kemal Paşa kimdir? Harb-i Umumî içinde, bilhassa Çanakkale’de şan kazandı. Ancak Çanakkale müdafaasının birinci kahramanı ne o, ne bu; dini ve devleti için ateşe bile atılmaktan çekinmeyen Türk askeri idi. Her cephede yenildik. Lakin Kemal Paşa muzaffer bir serdar gibi alaylarla İstanbul’a geldi. Hakikatte o, emsali gibi bir askerdi. Kadın ve işrete müptelâ olduğu için harikulâde bir kumandan sayılmazdı. Böyle birisi maaşı ile sükûnet içinde yaşayamazdı. Vatanın lehine olsun, aleyhine olsun, gürültü çıkarmaya fırsat arardı. Şimdi o fırsatı buldu!”
Bu görevde iken Kuva-yi Milliye ve Mustafa Kemal Paşa aleyhine peş peşe emirler yayınladı. İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucularından birisi oldu. Hükümet içinde çıkan bir uyuşmazlık yüzünden 26 Haziran 1919‘da bakanlıktan istifa etti.
İnönü zaferinttihatçı manevrası olarak gördüğü Anadolu hareketi lehinde anlaşılabilecek yazılar yazdı. Lakin Ankara kahramanlarına aleyhinde hissiyatı değişmedi.
Darülfünun’da ders vermeye aralıksız Ali Kemal, 1922 Mart ayında Darülfünun öğrencilerinin istifaya ağırlama ettiği dört öğretim elemanı arasındaydı. Öğrencilerin verdiği kararın gerekçesi, hocaların, hür, kutsiyet, uyruk hislerine yabancı oluşları, agresif şahsiyetleri ile kamu vicdanında hükümlü edilmiş olmalarıdır. Öğrencilerin tepkileri üstüne Ali Kemal ve yazan Cenap Şahabettin 3 Eylül 1922‘de Meclis-i Vükela (Meclis) kararıyla görevlerinden uzaklaştırıldı.
Peyam-ı Sabahtan’taki yazılarında Kuva-yı Milliye’yi acımasız şekilde eleştirdi. Anadolu hareketini ve Mustafa Kemal’i İttihat ve Terakki’nin devamı olarak fark etti. Oysa 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz başarılı olduktan ve 9 Eylül‘de İzmir‘in kurtulmasından sonra 10 Eylül 1922’de “Gayelerimiz Bir İdi ve Birdir” başlıklı bir yazı yazarak yanıldığını açıkladı.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardındaki Ankara Hükümeti, geçmişte yazdıklarından dolayı İstanbul polisinden Ali Kemal’in tutuklanıp yargılanmak üzere Ankara’ya gönderilmesini istedi.
Muhalifleri ona Artin Kemal adını taktılar. Artan Bir Şekilde ümidini kaybetti. Ancak benzer-dostun kaçış teklifine de tepki gösterdi. 4 Kasım 1922 günü, Teşkilat-ı Mahsusa (bugünkü MİT) mensubu birkaç birey kadar, Beyoğlu’nda Tokatlıyan Oteli’nde traş olduğu berber dükkânından alınarak İzmit’te götürüldü.
Ali Kemal, burada Birinci Ordu Kumandanı Sakallı Nurettin Paşa ile görüştükten sonradan dışarı çıkarken kumandanlık karargahı önünde bekleyen “genç subaylar” tarafından 6 kasım 1922‘de linç edildi. Kafası çekiçlerle ve taşlarla kırılarak öldürüldü. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesedi, Lozan’a dışarı giden İsmet İnönü’nün göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi.
İşte Ali Kemal Bey’in hikâyesi böylece dokunaklı bir sonla bitti. Maamafih Nureddin Paşa’nın bu hareketi tasvip görmedi. Mustafa Kemal Paşa, “İstanbul’da bir fedâi bunu vursa kahraman olurdu. Ama vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmek cinayettir” dedi.
Ali Kemal Bey, askerî mektepler nâzırı Zeki Paşa’nın kızı Sabiha Hanım ile evlendi. Bu evlilikten cumhuriyet devri diplomatlarından Akıllı Kuneralp (1914-1998) dünyaya geldi. Bunun oğlu Selim Kuneralp, Seul büyükelçiliği yaptı. Sabiha Bayan 1990’da vefat etti.
Ali Kemal Bey’in ilk eşi, İsviçreli bir baba ve İngiliz bir anneden olma Winifred Brun idi. 1903 senesinde Londra’da evlendiği bu hanımdan Selma ve Osman adında iki çocuğu doğdu. Bu eşi ikinci çocuğunun doğumunda 1909 senesinde vefat etti. Ali Kemal Bey bundan sonra üç sene dek İngiltere’de Wimbledon’da yaşadıktan daha sonra, çocuklarını anneanneleri Margareth Johnson’un yanına bırakıp ülkesine dönmek zorunda kaldı. Bilahare çocuklarını aratmak istediyse de, savaş sebebiyle muvaffak olamadı.
Ali Kemal Bey’in öldürülmesinden daha sonra, anneanne torunlarını birer İngiliz olarak yetiştirdi. Osman Wilfred Kemal, 1936 yılında Darı’a giderek orada annesinin yeğenleriyle beraber çalıştı ve burada Irene Williams Bromley ile evlendi. Bu evlilikten 1940 yılında Stanley Johnson doğdu. Stanley Johnson, Bohemya asıllı Sir James Fawcett’in kızı Charlotte ile evlendi. Bu evlilikten doğan Alexander Boris Johnson 44 yaşında Muhafazakâr Parti’den Londra belediye başkanı seçildi. Boris Johnson 13 Temmuz 2016 tarihinde İngiltere Dışişleri bakanı oldu.