Charles Pierre Baudelaire
Charles Pierre Baudelaire Biyografisi
Charles Pierre Baudelaire, 19. yüzyılın en kayda değer Fransız şairlerinden. Asi üslubu ve kışkırtıcı yazılarıyla, avangard sanatın öncülerinden, çevirmen, eleştirmen.
9 Nisan 1821’de, Paris‘te dünyaya gelen Baudelaire, 1827‘de babasının ölümü ve daha sonra annesinin evlendiği, Aupick adındaki, üvey babasıyla anlaşamaması nedeniyle mutsuz bir çocukluk geçirdi.
1839‘da, okuduğu okuldan, displinsizlik sebebiyle atılan Baudelaire, ailesi göre hukuk öğrenimi görmeye zorlanması ve bu durumdan sıkılması üstüne, başkaldırarak, Quartier Latin‘de, bohem bir hayat yaşamaya başladı.
Sürdüğü çarpık hayatı ve Yahudi bir yaşam kadınıyla ilişkiye girip, frengiye yakalanması nedeniyle Baudelaire, ailesi kadar iyice dışlanmasının gerisinde, 20 yaşında Hindistan‘a gönderilen Baudelaire aslında oraya hiç gitmedi.
1842’de Fransa’ya döen uzun süreli sevgilisi olan Jeanne Duval‘le tanıştı.
Reşit olunca, babasının mirasını bölge, ama bu parayı acele ile harcadığı için ailesinin miras hakkını geri çekmesiyle parasız kalan Baudelaire, ailesi tarafından velayet altına alındı. Bu durum da Baudelaire’in ömür boyu olgunlaşamamasına sebep oldu.
Hayatını abes ve manasız gören Baudelaire, 1845’te intihar girişiminde bulundu. O sene ikinci kere frengi hastalığına yakalandı.
1846‘da, Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri) adlı kitabına girecek şiirlerini yazmaya başlayan Baudelaire, 1847‘de Edgar Allan Poe‘yı keşfederek, çocukluğunda öğrendiği İngilizce bilgisiyle, Poe’nun eserlerini Fransızca’ya çevirmeye başladı.
1848‘de devrimcilerin yanında yer alan, fakat düş kırıklığıyla sonuçlanan bir deneyim yaşayan Baudelaire’in, 1857‘de, Théophile Gautier’e adadığı, Kötülük Çiçekleri adlı kitabının, Normandiya, Alençon’daki, yayıncı olan arkadaşı, Auguste Poulet-Malassis göre yayınlanmasının arkasından, eserin içindeki altı şiir, ulus ahlakına aykırı bulunduğu için, Baudelaire hakkında dava açıldı.
Yazdığı şiirlerdeki üslubu sebebiyle, ahlaksızlıkla suçlanan Baudelaire, aynı yıl, üvey babasının da ölmesi üstüne, annesine tekrar yaklaşmaya çalıştı.
İçine kapanık ve gamlı bir ruh haline sahip olan sanatçının sağlığı, 1851’de, esrar ve şaraba yönelmesiyle tamamen bozuldu.
1860’da yayınlanan, Suni Cennetler adlı eserde de uçlarda gezinen bir karakter sergileyen Baudelaire, bir tür otobiyografi olan, Anadan Doğma Soyulan Yüreğim üzerine çalıştığı ve 1862’de, Le Spleen de Paris (Paris Sıkıntısı) adıyla, düzyazı şiirlerini yayımladığı sırada frenginin emrindeki etkilerini gitgide daha fazla hissetmeye başladı.
İki yıl kaldığı Belçika’dan dönüşünde felç olan usta, 31 Ağustos 1867’de, Paris’te, öldü. Charles Pierre Baudelaire, Paris Cimetière du Montparnasse‘a gömüldü.
Hayatta olduğu sırada, kurulmakta olan modern Paris’in metropol yaşantısı üstüne yapı ettiği edebiyatı ve eleştiri yazıları, reformcu estetiğin başlangıcı sayılan Baudelaire, Rimbaud‘dan Mallarme‘ye, Yahya Kemal’den Cahit Sıtkı Tarancı‘ya, sayısız şairi her yerde çıkaran, 20. asır edebiyatının en etkin öncülerinden oldu.
Klasik geleneğe ve baskın modernizme karşı, asi ve reazlizme baş kaldıran bi görünüm çizen Baudelaire’in bu tutumu, yaşadığı dönemde, şiirlerinin yasaklanmasına dek varan düşmanlıklar uyandırdıysa da, ölümünden sonradan, bu sorgulayan ve kabullenmeyen uslubu, avangard sanat ve edebiyatın temelini oluşturdu.