Che Guevara
Che Guevara Biyografisi
İrlanda ve Bask asıllı Arjantinli devrimci, lider ve doktor. Gerçek adı Ernesto Guevara de la Serna‘dır. İnsanlık tarihine adını altın harflerle yazdırmış, hayatı boyunca sömürü, adaletsizlik, eşitsizlik ve yoksullukla mücadele etmiş ve devrimleriyle tüm dünyayı derinden etkilemiştir. Fidel Castro‘yla birlikte bugünün Küba‘sını kurmuş, insani değerleriyle dünya barışını taçlandırmıştır. Cesareti, bilgeliği, geniş vizyonuyla daima örnek gücenmiş, kapitalizm ve sömürü düzeniyle verdiği savaşta büyük başarı kazanmış olan Guevara, hiç kuşkusuz dünya tarihinin en önemli kişilerinden biridir. “Realist Ol İmkansızı İste” sözüyle de kült olan liderin dünya görüşünün oluştuğu Latin Amerika gezisi sırasında yaşadıkları Motorcycle Diaries adıyla film olmuş, meşhur lideri oyuncu Gael Garcia Bernal canlandırmıştır. Ünlü yazar ve 1968 hareketlerinin önde gelen isimlerinden jean-paul-sartre, Guevara’yı “Çağımızın en olgun insanı” olarak tanımlamıştır.
14 Haziran 1928‘de Rosario, Arjantin‘de dünyaya geldi. Doğum tarihi bazı kaynaklarda 14 Mayıs biçiminde geçmekteydi. Yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch, İrlanda asıllıydı, annesi Clia dela Serna‘nın ailesi ise İrlanda ve İspanya kökenliydi. Demin iki yaşındayken astım krizi geçiren Che, hayatı baştan başa bu hastalıkla yaşayacaktı. Guevara ailesi, Che 3 yaşındayken, Buenos Aires‘e yerleşmişler, ama astım krizlerinden dolayı Che’nin durumu daha da kötüleşince doktorların tavsiyesiyle Cordoba‘ya taşınmaya karar vermişlerdi. Çünkü tedavisi zorlama olan hastalığının iklim koşullarıyla yakın ilişkisi vardı. Politik eğilimleri itibariyle sola açık liberal olarak tanınan Guevara’nın ailesi, İspanya iç savaşında dobra dobra Cumhuriyetçileri desteklemişlerdi. Idareli anlamda durumnde somut sıkıntılar yaşamaya başladı.
Eğitim bakanlığına alt Dean Funes Lisesi‘ne devam eden Guevara, hastalığına karşın hareketli bir çocukluk geçirdi. Zira oldukça başarılı bir atlet ve enerjik bir rughby oyuncusuydu. Kavgacı bir oyun tarzı olduğu için azgın anlamına gelen “El Furibundo” sözcüğüyle annesinin soyadından oluşan “Fuser” lakabıyla anılan Che, o dönem babasından satranç oynamayı da öğrendi. 12 yaşından itibaren yerel turnuvalara katılmaya başlayan Che, erginlik yıllarında da şiir ve edebiyatla ilgilendi. Bilhassa Pablo Neruda’nın şiirlerini çok seven Che’nin kelimelerle ilişkisi hayatı her tarafında iyi olacak, kendisi de şiirler yazacaktı. Kendini ilerletmek için Jack London‘dan Jules Verne‘e, Sigmund Freud‘dan Bertrand Russell’e dek kendi alanında başarılı çoğu önemli ismin eserlerini okuyan Che, fotoğrafçılıkla da ilgileniyordu. Kamerasını yanından ayırmıyor, insanları, gördüğü yerleri ve kazıbilimsel alanları fotoğraflıyordu. Okulda İngilizce eğitim yapılırken, annesinden de Fransızca öğrenen Che, Neruda dek Baudelaire‘i de çok seviyordu.
1944 yılında tekrar Buenos Aieres‘e taşınan Guevara ailesinin somut durumu tamamen bozulmuş, Che çalışmaya başlamıştı. 1948’de Buenos Aieres Üniversitesi Tıp Fakültesi‘ndeki eğitimine başlayan Che, öğrenciliği her tarafında Latin Amerika’da uzun yolculuklara çıktı. Fakültedeki ilk yıllarında Arjantin‘in kuzey ve batı bölgelerini dolaşıp, buralardaki orman köylerinde cüzzam ve bir takım hastalıklar üstüne çalışmalar yaptı. 1951‘de eski arkadaşı biyokimyager Alberto Granado, yıllardır konuştukları Güney Amerika seyahati için tıp eğitimine bir yıl ara vermesini önerince, ikili kısa süre daha sonra, “La Poderosa II’’ (Güçlü II) adını verdikleri 500 cc.lik 1939 model Norton marka motosikletle Alta Gracia’dan yola çıktı. Peru’da Amazon Nehri kıyısındaki San Pablo cüzzam kolonisinde gönüllü olarak birkaç hafta geçirmeyi düşünen Granado ve Guevara, tur her tarafında Latin Amerika’nın sömürülen köylülerini yakından tanıma fırsatı bulmuşlardı. Bu seyahat Che Guevara üstünde epeyce etkin olmuştu. Zira, kitlelerin yoksulluğunu, baskıyı ve güçsüzlükleri yakından gözlemlemiş ve Marksizm’den etkilenmişti. Politik görüşünün oluşmasında oldukça manâlı olan bu unsurlar sebebiyle Guevara, Latin Amerika’daki hesaplı ve sosyal eşitsizliklerin tek çözümünün ihtilal olduğu sonucuna vardı. Guevara’ya tarafından, Latin Amerika’nın öbür uluslardan oluşan bir karma inşa olması, ülkeler arasındaki eşitsizliği arttırıyor, gücün bölünmesine niçin oluyordu, bu yüzden kıta çapında gerçekleştirilecek bir stratejiyle Latin Amerika tek cisim olmalıydı. Sınırları olmayan ve tek bir kültürle bağlanmış birleşmiş İber-Amerika’nın hayalini kurmaya başlayan Guevara’nın bu düşünceleri sonraki devrimleri için çıkış noktası olacaktı. Arjantin’e döner dönmez hayallerini yerine getirmek için tıp fakültesindeki eğitimini bir lahza önce bitirmeye çalışan Che, 1953 yılının mart ayında mezun oldu ve 12 Haziran‘da diplomasını aldı.
Güney ve Orta Amerika’da kaldığı yerden gezilerine devam olabilmek için 7 Temmuz 1953‘te yola çıkan Guevara, Venezuella‘daki cüzzam kolonisinde çalışacaktı. Önce Peru‘ya uğrayan Che, orada yerliler hakkında daha önce yayınlanmış bir incelemesi yüzünden tutuklanarak cezaevine gönderildi. Canice süresi dolduktan sonra Ekvator‘da bir kaç gün kalan Guevara, burada hayatının dönüm noktalarından biri olacak tarihi bir tanışma yaşadı. Ricardo Rojo adındaki avukatla karşılaştıktan daha sonra, Venezulla‘ya gitmekten vazgeçip, Rojo ile birlikte Guetamala‘nın yolunu tuttu. O sıralarda hükümetin başındaki Başkan Jacobo Arbenz Guzmán bilhassa toprak reformu ile ilgili bir toplumsal devir yapmaya çalışıyordu, ancak Arbenz sağcı bir darbe ile devrildi. Bunun üstüne Arjantin büyük elçiliğine sığınan Guevara halası Beatriz‘e yazdığı bir mektupta orda bulunuşunun sebebini şu şekilde açıklıyordu:
Guatemala’da reel bir devrimci edebilmek için gerekli ne varsa yapacağım ve kendimi mükemmelleştireceğim. İhtilalcilerin safhına katılan Guevara bir süre sonradan tutuklanarak elçilik binasından çıkarıldı. Guatemala’da bir fazla Kübalı sürgün ve Fidel Castro‘nun kardeşi Raul Castro ile tanışan Che, Guetamala’da kalması tehlikeli bir durum alınca Meksika‘ya gitti. Arbenz hükümetinin CIA destekli bir darbeyle devrilmesi, Guevara’nın Amerika Birleşmiş Devletleri’nin sömürgeci bir zorlama olduğuna dair görüşlerini güçlendirdi. ABD; Latin Amerika ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki sosyoekonomik eşitsizlikleri düzeltmeye çalışan hükümetlere karşıydı ve Guevara, sosyalizmin oysa silahlı uğraş sonunda elde edilebileceğini düşünmeye başlamıştı. Bu da ancak silahlanmış bir halkla olası olabilirdi.
sırası gelmişken Küba’daki mahkumiyeti sona erdikten daha sonra serbest bırakılan Fidel Castro da Meksika’ya gelmişti ve Raul, Guevara’yı 8 Temmuz 1955’te Fidel Castro ile tanıştırdı. Castro ile aynı düşünceleri paylaşan Guevara, onun gerçek bir devrim lideri olduğuna kanaat getirerek Küba diktatörü Fulgencio Batista’yı çökertmek için kurulan “26 Temmuz Hareketi’’ne katıldı. Grupta doktor olarak tayin yapmasına karar verildiyse de hareketin diğer üyeleriyle askerî eğitime katıldı. Eğitmeni olan Albay Alberto Bayo tarafından en sinyâl öğrenci olarak nitelendirilen Guevara, 18 Ağustos 1955’te Guetamala‘dan gelen sevgilisi Gadea ile evlendi ve bir sene sonra 15 Şubat‘ta kızları Hilda Beatriz dünyaya geldi.
25 Kasım 1956’da Tuxpan, Veracruz’dan yola meydana çıkan Granma gemisine Küba‘ya gitmek üzere binen Guevara, karaya çıkar çıkmaz Batista‘nın askerlerinin saldırısına uğradı. Guevara, bu çatışmada kaçan bir askerin düşürdüğü cephaneyi edinmek için tıbbî araç gereç çantasını vazgeçmek zorunda kalmıştı ve o ân doktordan savaşçıya dönüştüğü an olarak Guevara’nın hafızasına kazındı. Bu olaydan daha sonra Sierra Maestra dağlarına saklanan Che, Batista rejimine karşı giriştiği gerilla savaşlarında gösterdiği mertçe isyancılar aralarında lider olarak görülmeye başladı ve Comandante olarak adlandırıldı.
1958 aralığında devrimin en kayda değer olaylarından olan Santa Clara’ya saldıran “İntihar timi“ni yöneten Guevara, 7 Şubat 1959’da başarı şampiyon hükümet kadar “Allah Vergisi Küba vatandaşı’’ ilan edildi. giderken Gadea ile evliliğini resmi olarak sona erdirmek için boşanma işlemlerine başlayan Che, 2 Haziran 1959’da, kendisi gibi 26 Temmuz Hareketi’nin üyesi olan Aleida March ile evlendi.
6 ay boyunca La Cabaña hapishanesinin komutanlığına atanan ve görevi sırasında Batista rejiminin memurlarının, BRAC gizli servis mensuplarının, savaş suçlusu olduğu iddia edilenlerin ve siyasî muhaliflerin yargılanması ve infazından sorumluluk sahibi olan Guevara, Time dergisine kadar yargılamalarında adil değildi. Sonrasında Milli Toprak Reformu Enstitüsü’nde kayda değer bir göreve gelen ardındaki Küba Merkez Bankası’nın başkanlığına atanan Che, Küba’dan diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere yardım etti fakat bunların hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. 1960 yılında “La Coubre’’ isimli silah gemisinin patlamasında yaralanan kurbanlara yardım eden Guevara, bir vakit sonradan Sanayi Bakanı oldu. Küba sosyalizminin gelişmesinde büyük önemi olan Guevara, ülkenin önde gelen kişilerinden biriydi.
1961 yılında gerçekleşen Domuzlar Körfezi İşgali’nde Castro’nun emriyle Küba’nın en batısındaki Pinar del rio eyaletindeki bir kuvvetin başına geçen Guevara burada sahte çıkarma kuvvetini püskürttü. Bir sene sonra ortaya meydana çıkan Küba Füze Krizi’nde kilit rol oynayan Guevara, 1964‘te Birleşik Milletler‘in davetlisi olarak Küba’yı temsilen New York‘a gitti. CBS televizyonunda yayınlanan Face the Nation isimli programa çıkan, ABD Senatörü Eugene McCarthy‘nin yanı sıra Malcolm X‘in alıştırma arkadaşları ve Kanadalı radikal Michelle Duclos‘la görüşen Guevara, 17 Aralık‘ta Paris‘e uçarak üç aylık milletlerarası bir tura çıktı. Bu gezi esnasında Çin Irk Cumhuriyeti, Birleşik Arap Cumhuriyeti, Mısır, Cezayir, Gana, Gine, Mali, Dahomey, Kongo–Brazzaville ve Tanzanya‘yı dolaşan lider, 24 Şubat 1965‘te Cezayir‘de, milletlerarası sahnede son görünüşü olacak olan “İkinci Afrika–Asya Ekonomik Dayanışma Semineri”ndeki konuşmasını yaptı. Konuşmada şunları söyledi:
Ölümüne olan bu mücadelede hiçbir sınır yoktur. Dünyanın hiçbir uygun meydana gelen olaylara pervasız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, benzer şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir. Sosyalist ülkelerin, Batı’nın emperyalist ülkeleriyle üstü kapalı işbirliğini tasfiye etmeleri ahlakî görevleridir.
Guevara, 14 Mart‘ta Küba’ya döndüğünde Havana havaalanında Fidel Castro ve Raul Castro, Osvaldo Dorticós ve Carlos Rafael Rodríguez tarafından sade bir törenle karşılandı. Ancak iki hafta sonra ulus hayatından çekilen lider, bir anda iyice ortadan kaybolmuştu. Castro’nun sağ kolu olan Guevara’nın, bu gizemli kayboluşuna uzun süre amaç verilememekle birlikte öbür sebepler de öne sürüldü. Zira sanayi bakanıyken savunduğu sanayileşme projesinin görece başarısızlığı, ekonomik konularda Castro ile arasındaki manzara ayrılıkları ve Castro’nun Guevara’nın gücünden rahatsız olması bunlardan birkaçıydı. Guevara’nın Castro’ya gidiş nedenini açıklamadığı ve oldukça kolay bir üslupla yazmış olduğu mektup da çoğu kişinin şaşılacak bulduğu bir durumdu .
Guevara’nın görüşleri Çin Komünist Partisi kadar açıklanan görüşlerle benzeşiyordu ve bu durum ekonomisi gitgide Sovyetler Birliği‘ne daha da bağımlılaşmakta olan Küba için artan bir sorun olmuştu. Küba’nın batılı gözlemcileri, Guevara’nın Sovyet koşullarına ve önerilerine karşı çıkmasına karşın Castro’nun kabul etmek zorunda kalmasını ortadan kaybolmasına niçin olarak gösteriyorlardı. madem ki Guevara ve Castro, Sovyetler Birliği ve Çin’in de bulunduğu birleşmiş cepheyi destekliyorlardı.
Sovyet lideri Nikita Kruşçev‘in Castro’ya danışmadan Küba’dan füzeleri çekmeyi onaylamasını ihanet olarak görebilen Guevara, Kuzey Yarımküre’yi, batıda ABD ve doğuda SSCB liderliğinde, Güney Yarımküre’nin sömürücüsü olarak gördüğünü belirmişti. Guevara, Vietnam Savaşı sırasında komünist Kuzey Vietnam’ı desteklemişti ve gelişmekte olan ülkelerin halklarını silahlanmaları konusunda özendirme etmişti.
Guevara’nın kayboluşuyla ilgili olarak soru işaretleri ve yapılan spekülasyonlar artmıştı. Tüm bunların baskısıyla Castro, 16 Haziran 1965’te yaptığı açıklamada Guevara’nın bilgisi dışarıya nerede olduğu konusunda açıklama yapılamayacağını söyledi. Benzer yılın 3 Ekim‘inde Castro, Guevara’nın kendisine yazdığı tarihsiz mektubu açıkladı. Mektupta Guevara, Küba devrimine alt olduğunu oysa yabancı topraklarda savaşmak için Küba’dan ayrılma niyetini bildiriyordu. Dünyadaki öteki ulusların kendisini köklü değişiklik için savaşmak üzere çağırdıklarını gösteren Guevara, keza hükümet, parti ve ordu içindeki tüm görevlerinden istifa ettiğini ve Küba vatandaşlığından vazgeçtiğini de mektubuna eklemişti.
1 Kasım 1965’de Castro’yla yapılan röportajda, Küba lideri, Guevara’nın öldüğüne dair söylentileri reddedip, nerede olduğunu bildiğini açıkladı.
Castro ve Guevara’nın planları vardı. Zira 14 Mart 1965’te ikili Sahara Çölü altındaki bölgede Küba’nın birincil askerî operasyonunu Guevara’nın yönetmesi konusunda anlaşmışlardı. daha sonra Castro’nun da doğrulayacağı bir görüşe kadar, Latin Amerika ülkelerindeki koşulların focos gerilla çekirdeklerinin kurulması için demin uygun olmadığını düşündüğü için Castro, bu eyleme girmesi için Guevara’yı ikna etmişti. Dönemin Cezayir devlet başkanı Ahmed Bin Bella ise Afrika‘da hüküm süren durumun büyük devir potansiyeline sahip görünmesinin Che’de Afrika’nın emperyalizmin kuvvetsiz halkası olduğu düşüncesini oluşturduğunu ve bu yüzden Afrika için çaba tüketmek istediğini belirtmişti.
Kongo–Kinşasa‘daki Patrice Lumumba yanlısı Marksist Simba hareketinin desteklenmesi ile sürdürülecek olan Küba operasyonunda Guevara bir süre gerilla lideri Laurent-Désiré Kabila ile çalıştı. sonradan Kabila’ya yeterince inanmadığı için ittifakları bozuldu. O dönemde 37 yaşında olan Guevara, devlete ait askeri eğitimden geçmemesine rağmen oldukça tecrübeli bir savaşçıydı. Astım hastalığı da Guevara’yı pozitif zorluyor görünmüyordu.
Amacı Küba Devrimi’ni ihraç etmek olan Guevara, lokal Simba savaşçılarına komünist ideolojiyi ve gerilla savaşını öğretiyordu. Ancak Güney Afrikalı paralı askerler ve Kübalı sürgünler Kongo ordusuyla birlikte Guevara için bıkkınlık yaratan bir ittifak içindeydiler. Bu yüzden Kongo’daki devir planı gerçekleştirilemedi. Guevara buna sebep olarak yerli Kongo kuvvetlerinin yeteneksizliğini ve kendi aralarındaki sürtüşmeyi göstermişti. Kongo’da kalıp tek başına savaşmayı düşünen Guevara, silah arkadaşları ve Castro’nun gönderdiği iki memurun ikna etmesi sonucu Kongo’dan ayrılmayı kabul etti. Oysa dünyanın öteki bölgelerindeki devrimlere kendini ele vermek için Küba ile olan bütün bağlantılarını kopardığını yazdığı mektubun Castro kadar kamuoyuna açıklanması yüzünden Küba’ya geri dönmeyi gururuna yediremeyen Guevara, altı ay baştan başa Darüsselam, Prag ve Alman Demokratik Cumhuriyeti‘nde saklandı. Bu süreç içinde Kongo deneyimiyle ilgili anılarını kaleme aldı, keza biri felsefe diğeri ekonomi üzerine olan 2 kitabının taslaklarını yazdı. Castro Che’yi Küba’ya geri dönmesi konusunda zorlasa da, Guevara, dönüşünün geçici olacağı ve adadaki varlığının giz olarak kalacağı koşuluyla bunu kabul etti. Zira Latin Amerika’da yeni bir devrim hazırlığındaydı.
Bütün hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde yürüten Guevara’yla ilgili olarak 1 Mayıs 1967‘de Silahlı Kuvvetler Bakan vekili Bnb. Juan Almeida, Latin Amerika’da devrime hizmet etmekte olduğunu duyurmuştu. Zira Guevara, Bolivya‘da gerillaların başındaydı. Castro, Guevara tarafından eğitim alanı olarak kullanılması için, yerli Bolivya Komünistleri göre Ñancahuazú bölgesindeki arazinin satın alınmasını istemişti. Ama kamptaki eğitim, çarpışmadan daha güvenli olmayan olmuş ve bir gerilla ordusu oluşturma yolunda öyle başarılı olunamamıştı. Guevara’nın asıl ajanı olarak çalışan Haydée Tamara Bunke Bider‘in daha sonra Bolivyalı yetkilileri Guevara’nın izini bulmaya yönlendirdiği için bilmeden Sovyet çıkarlarına hizmet ettiği ortaya çıkacaktı.
Guevara ve askerleri Bolivya Ordusu‘yla 1967’de öncelikle çatıştıklarında geriye bıraktıkları fotoğraflar Che’nin Bolivya’da olduğunu kanıtlar nitelikte olmuştu. Fotoğrafları gören Bolivya Devlet Başkanı René Barrientos, Che’nin bir lahza önce yakalanması için emir vermişti. Yaklaşık elli kişiden oluşan ve ELN (Ejército de Liberación Nacional de Bolivia) adı verilen ordusuyla Bolivya güçlerine karşısında başarı elde eden Guevara, liderlerden birini de öldürmüştü. Savaşın ortasında bile insancıl özelliklerinden vazgeçmeyen Guevara, yakaladıkları zarar görmüş Bolivyalı askerlere tıbbi yardımda bulunmayı istek etmiş oysa bu önerisi sorumluluk sahibi Bolivyalı subay tarafından geri çevrilmişti. Guevara’nın Bolivya’da devrim başlatma planlarından, hatalı anlaşılmalar, uzlaşma yanlısı olmayan rakip kişiliği ve Kongo’da olduğu gibi Bolivya’da da lokal liderlerle başarılı işbirliği geliştirememesi yüzünden istenen sonuçlar alınamamıştı.
Guevara’nın gerilla kampının yeri bir muhbir göre Bolivya Özel Harekât Birliği‘ne bildirilince 8 Ekim‘de kamp kuşatıldı. Quebrada del Yuro kanyonunda Simeón Cuba Sarabia ile birlikte devriye gezerken yakalanan Guevara, ayaklarından yaralandıktan ve silahı bir mermiyle mahvolmuş edildikten daha sonra teslim almak zorunda kaldı. Tabancasında açıklanamaz bir şekilde şarjör bulunmayan Guevara, yakalandığı sırada orada bulunan askerlere tarafından
Alev etmeyin! Ben Che Guevara’yım ve canlı olarak daha değerliyim demişti. Barrientos Guevara’nın yakalandığını öğrenir öğrenmez öldürülmesini emretmiş, Guevara yakın bir köy olan La Higuera‘daki bir okula götürülmüş ve geceyi orada geçirdikten daha sonra, ertesi gün öğleden sonradan öldürülmüştü. Bazı kaynaklara kadar Che’nin infazından sorumlu çavuş Mario Terán aşırı derecede heyecanlandığı için bilinçli bir şekilde ateş edememiş, Che’yi öldüren merminin kim tarafından ateşlendiği asla bilinenemiştir. Çarpışmada öldüğü izlenimi belirlemek, yüzünün tanınır durumda olduğunu temin etmek için ayaklarına daima ateş edilerek öldüren Che Guevara’nın cesedi bir helikopterin iniş takımlarına sımsıkı bağlanmış ve yakınlardaki Vallegrande‘ye götürülmüştü. Cesedi bir küvetin içinde basına gösterildikten sonra, askeri bir hekim tarafından elleri kesilen Che’nin cesedinin akıbeti bilinememekteydi. Zira gömüldüğünü söyleyen görüşlerin yanı sıra yakılmış olduğuna dair de spekülasyonlar vardı. Che’nin ölmeden önceki son sözleri ise şöyle olmuştu: Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın.
Guevara’yı ve Bolivya’daki faaliyetlerini yakın takibe bölge kişi Félix Rodríguez adındaki CIA ajanıydı. Rodríguez Guevara’nın saatini ve öteki bireysel eşyalarını almıştı ve sonraki yıllarda bunları röportaj yaptığı gazetecilere gösterdi. Bu eşyaların bir kısmı halen CIA’de sergilenmektedir.
Guevara’nın öldüğünü 15 Ekim‘de tüm Küba‘ya duyuran Fidel Castro, ülkesinde üç jurnal matem ilan etti.1997 yılında Guevara’nın elleri olmayan cesedinden kalan kemikler bir uçak pistinin altından kazılarak çıkarıldı, DNA testiyle kimliği saptama edilerek Küba’ya geri getirildi. 17 Ekim 1997’de cesedinden kalanlar, Bolivya’daki harekatta birlikte savaştığı 6 askerle birlikte, Küba Devrimi’ni gerçekleştirdiği Santa Clara’da özel olarak hazır abide mezara askerî törenle gömüldü.