Elizabeth Taylor
Elizabeth Taylor Biyografisi
Anglo-Amerikan sinema oyuncusu. Tescilli güzelliği ve dramatik oyunculuk yeteneğiyle Hollywood film sektörünün altın yıllarında bir ekol haline gelmiştir. Rol aldığı sayısız film, Amerikan sinema tarihinde birer herzamanki haline gelmiş, yaptığı fazla sayıda evlilik ve çalkantılı hayatı nedeniyle, aynı zamanda magazin basının da baş aktrislerinden biri olarak uluslararası bir şöhrete ulaşmıştır.
Elizabeth Rosemond Taylor, 27 Şubat 1932‘de, aslen Amerikalı olan ve sanat galericiliği yapan Francis Lenn Taylor ile Sara Viola Warmbrodt‘un ikinci çocuğu olarak, Londra‘nın Hampstead semtinde dünyaya geldi. Epilepsi Sothern sahnesinde oyunculuk yapan annesi Viola, 1926‘da evlendikten daha sonra mesleğini terk ederek, eşine yardımcı olmaya başladı. Baba Francis Taylor’un, Londra’da bir sanat galerisi satın alması üstüne, ailece Hampstead’e yerleştiler. Büyükannesi Elizabeth Mary Rosemond‘un adının verildiği ünlü aktris, ailesinin kökeni nedeniyle Amerikan, bununla beraber, İngiltere doğumlu olması sebebiyle de İngiliz vatandaşlığına sahipti.
Sinema camiasının ona ithaf ettiği ismiyle Liz Taylor, hayatının ilk yedi yılını, ailesiyle birlikte Londra’da geçirdi. Taylor ailesi, II.Dünya Savaşı‘nın ilk gerilimleri hissedilmeye ve İngiltere’de büyük bir tedirginlik rüzgarı esmeye başladıktan sonradan, savaştan yürüyüp gitmek maksadıyla, baba Francis’i sanat galerisiyle ilgili son işlerini tamamlaması için geride bırakarak, Amerika‘ya geri döndü. Burada Kaliforniya eyaletinin Los Angeles şehrinde yaşamlarına devam etmeye başladılar. Francis Taylor da, Londra’daki işlerini sonuçlandırıp, vakit kaybetmeksizin ailesinin yanına geldi.
Ufak Liz’in keşfedilerek, ekranlarla tanışması ise, bir aile dostları sayesinde gerçekleşti. Liz’in güzelliğinin ve yeteneğinin değerlendirilmesi gerektiği konusuna ailenin dikkatini çeken dostları, minik Taylor’ın ekran testine katılması için öneride bulundu. Bu öneriyi ciddiye bölge aile, hemen şimdi 9 yaşında olan kızlarını, test için Universal Stüdyoları‘na götürdü. Sözkonusu durum, Liz’in gelecekteki hayatını kökten değiştirdi; çünkü ufak kız testi geçerek Universal’le bir sözleşme imzaladı. Liz’i beyaz perdeyle buluşturan birincil sinema filmi, 1942‘de çekilen, “There’s One Born Every Minute” oldu. Bu ilk ekran deneyiminde Taylor, yalnızca on yaşındaydı. Oysa Universal kadar sözleşmesi feshedilince, Elizabeth Metro-Goldwyn-Mayer (M-G-M) film şirketine geçerek tek projelik bir anlaşma yaptı. Yeni şirketindeki birincil filmi, o dönem büyükçe beğeni toplayan “Lassie Come Home” (1943) oldu. Yakaladıkları başarının ardındaki M-G-M, sözleşmelerini bir yıllığına uzattı. Bu süreçte minik oyuncu, “The White Cliffs of Dover” ve “Jane Eyre” gibi filmlerde değersiz rollerde yer aldı.
1944‘te ise, Elizabeth’in yıldızını parlatan proje geldi. 20th Century Fox kadar finanse edilen, Clarence Brown‘un filmi “National Velvet” filmiyle ufak Lisa, M-G-M’in “küçük yıldız oyuncusu” oldu. Mickey Rooney‘yle birlikte rol aldığı bu çalışmada, Velvet Brown k dolarlık hasılat elde ederek rekor kırması üstüne M-G-M, minik yıldızıyla uzun süreli yeni bir sözleşme imzaladı. Doğrusu Velvet Brown rolü için ilk olarak Yine Tierney düşünülmüştü; fakat projenin bir süreliğine askıya alınması, Tierney’yi Fox’la anlaşma yapmaya itmişti. Bu gelişme de Liz’in kaderini değiştiren acayip örneklerden biriydi.
Filmin başarısına rağmen, iki yıl ekranlarda görünmeyen Lisa, 40’lı yıllar baştan başa, ardışık başarılı projelerde rol aldı ve oyunculuk anlamında kendini geliştirme fırsatı buldu. 1947‘de “Courage of Lassie“yle beyaz perdeye geri döndü. Bu filmi takiben, “Life With Father” da, o dönemin ünlü aktör ve aktrislerinden William Powell, Irene Dunne ve ZaSu Pitts ile birlikte rol alarak, mesleğinde gelişim dönemine girdi. Tekrar benzer yıl, “Little Women” adlı ünlü uyma filmde Amy rolüyle takdir topladı.
Taylor’ın, bir genç kız olarak ilk romantik rolü, 1949‘da Robert Taylor‘la birlikte oynadığı “Conspirator” ile geldi. Sanatçının oyunculuk kariyeri çabuk yükselirken, özel hayatı da yavaşça şekillenmeye başlıyordu. 1950‘de, lise diplomasını eline aldığında, henüz 18 yaşındaydı ve milyoner Howard Hughes‘la aşk yaşıyordu. Benzer sene Howard’dan ayrılan Elizabeth, Hilton otellerinin varisi Conrad Nicky Hilton‘la evlendi. Bu evlilik dünya çapında ses getirdi ve sansasyona neden oldu. Yılın sonlarına içten, Vincente Minnelli‘nin “Father of the Bride” adlı filminde, Spencer Tracy karakteriyle unutulmaz rollerinden birini sergiledi. Devam filmi olan “Father’s Little Dividend“, ertesi yıl gösterime girdi. Tekrar 1951‘de, George Stevens göre çekilen “A Place in the Sun” adlı dramadaki hatasız performansıyla, oldukça başarılı bir aktris olma yolunda ilerlediğini ispatladı. Dünyanın en hoş kadınlarından biri olarak anılan Elizabeth Taylor, artık haftada 5,000 dolardan pozitif kazanan popüler bir oyuncu haline gelmişti. Tüm bunlara rağmen, “box office” gibi manâlı sinema otoriteleri, sanatçının 50’li yıllardaki performansını silik ve çelimsiz bulmaktaydı.
Taylor’ın Nicky Hilton’la evliliği uzun soluklu olmadı ve ancak 9 ay sürerek 1951‘in başında sona erdi. Boşanmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonradan ünlü aktris, 1952‘de bu kere aktör Michael Wilding‘le dünyaevine girdi. Taylor, Wilding’ten, Michael Howard ve Christopher Edward adında iki oğlan dünyaya getirdi.
1954 yılı, Taylor için oldukça yoğun geçti. Bu dönem boyunca birçok filmde doruk gösterdi: Rhapsody, Beau Brummel, The Last Time I Saw Paris ve Elephant Walk.
1956 yılına gelindiğinde, 22 yaşına basmış ve fiziksel görüntüsü oturmuş olan Elizabeth, başrolünü unutulmaz aktör James Dean‘le birlikte paylaştığı, “Giant” filmiyle büyük galibiyet yakaladı. Tekrar George Stevens imzası taşıyan film, Edna Ferber‘in aynı adlı romanından uyarlanmıştı. Oysa, büyük bir şanssızlık sonucu, film gösterime girmeden önce bir trafik kazasında hayatını kaybeden James Dean, son beyaz perde eserini göremedi. Ertesi yıl, Taylor, Oscar Ödül Töreni‘nde kendisine En İyi Kadın Oyuncu adaylığını getirecek olan “Raintree Country” adlı filmde, Susanna Drake karakterini canlandırdı. Filmin yetersiz yönlerine rağmen, Elizabeth’in başarılı performansı adaylığa layık görüldü. Oysa ödül, “The Three Faces Of Eve“deki performansıyla Joanne Woodward‘e gitti.
1957‘nin başında, Taylor – Wilding evliliğinin sona ermesinin peşinde, yıldız oyuncunun Michael Todd‘la birlikte olduğu haberleri yayıldı. Bunları doğrularcasına, Taylor’un evliliğinin derhal gerisinde hayatlarını birleştiren çiftin mutluluğu yine kısa sürdü. Çünkü ertesi yıl Todd, trajik bir uçak kazasında hayatını kaybederek, Liz’i, dünyanın en hoş dulu ünvanıyla ve kızları Elizabeth Frances‘le başbaşa bıraktı.
Sanatsal başarılarının yanı sıra, özel hayatıyla da gündem malzemesi haline gelen aktrisin ünü daha fazla artmaya başladı. Böylece oysa, şarkıcı Eddie Fisher ve oyuncu eşi Debbie Reynolds‘ın aralarının bozulmasına Taylor’ın neden olduğu ve ünlü şarkıcıyı Reynolds’un elinden aldığı yönünde patlak veren skandallar, herkes kendi dalında zaten başarılı olan bu üçlünün ününe ün kattı.
Sanatçının güzelliğinin yanı sıra, maddi özelliklerinin de ön plana çıkarılmaya başlandığı film olan “Cat on a Hot Tin Roof“, 1958‘de çevrildi. Maggie Pollit karakterini canlandıran Liz Taylor, filmdeki performansıyla bir kere daha En İyi Kadın Oyuncu Oscar‘ına namzet gösterildi. Ama bu defa da ödülü, Susan Hayward‘a kaptırdı. Ertesi sene Tennessee Williams‘ın romanından uyarlanan “Suddenly Last Summer” filmindeki enerjik ve cesur oyunculuğuyla, sinema sektöründe bir çeşit hot meta haline geldi. Yine bu başarısıyla da yüksekokul ödüllerinde namzet gösterilmesine rağmen, ödülün sahibi Simone Signoret oldu. 1959‘da, Taylor, bir kere daha “evet” diyerek, Eddie Fisher‘la hayatını birleştirdi.
1960‘da, M-G-M’le sözleşmesinin bitmesine eksik bir zaman kalmasına rağmen, “Butterfield 8” filminde, eşi Eddie Fisher’la başrol oynamak için şirketle anlaştı. Nihayet Butterfield 8 ile, Lisa’nın Oscar hayali gerçekleşti. Film, her ne kadar eleştirmenlerden tam not almasa da, Taylor’ın performansı etkin bulundu ve ünlü aktris, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü almaya hak kazandı. Sonradan trafik kazasında hayatını kaybedecek olan evli bir adamla flört eden bir tele-kızı canlandırdığı bu filmle, yeteneğini taçlandıran Liz Taylor, anlaşma süresinin sona ermesiyle, M-G-M’den ayrıldı.
1963‘te, o zamana göre astronomik sayılabilecek bir ücretle (bir milyon dolar civarında); “Cleopatra” filminde, daha sonra beşinci evliliğini gerçekleştireceği Richard Burton‘la birlikte başrol oynamayı kabul etti. Bu başarılı yapıtın gerisinde, Burton’la Taylor, yaşadıkları fırtınalı ve anlaşmazlığa neden olan aşk skandalıyla gündeme geldi. Çiftin tekrar 1963‘te birlikte çevirdiği “The V.I.P.’s” filmiyle gün yüzüne meydana çıkan ilişki, magazin medyasının o güne değin ele aldığı en anlaşmazlığa neden olan skandallardan biriydi. Bu ilişkinin skandal olarak değerlendirilmesinin nedeni, durum ortaya çıktığında, her ikisinin de başka kişilerle evli olmasıydı. O zamanın tabloid gazeteleri Taylor’ı, ahlaksız bayan sıfatı yerine kullanılan, “Scarlet Woman” şeklinde lanse etti ve bir Vatikan gazetesi, aktris hakkında “erotik serseri” gibi aşağılayıcı bir açıklama kullandı. Tüm bu tartışmalara rağmen Taylor, 1964‘te Fisher’dan boşanarak, Burton’la hayatını birleştirdi. Elizabeth’le Fisher, bir kız çocuğu evlat elde etmek için gereken işlemleri başlatmışlardı. Ancak bu olayların üzerine, Burton seçtikleri kız çocuğunu Maria Burton adıyla nüfusuna geçirdi.
1966 yılına kadar birçok filmde daha doruk bildiren ünlü aktrisin sergilediği performanslar, yeteneğine oranla güçsüz kaldı. Ama, 1966‘daki “Who’s Afraid of Virginia Wolf” filmindeki Martha rolüyle eski formuna kavuştu. Eşi Burton ve En İyi Asistan Bayan Oyuncu ödüllü Sandy Dennis‘le birlikte yer aldığı bu çalışmayla, ikinci Oscar ödülünü almaya yargı kazandı.
Popüler oyuncunun sonraki filmleri, ne yazık ama beklenen başarıları yakalayamadı. 1967‘de Marlon Brando‘yla başrolünü paylaştığı “Reflections in a Golden Eye“ın peşinde, eşi Burton’la birlikte “The Comedians“ı çevirdi. Sonrasında Franco Zeffirelli‘nin “The Taming of the Shrew” filminde oynadı. Ancak bu yapıtların hiçbiri eleştirmenler göre olumlu anekdot alamadı. 1968‘deki “Doctor Faustus“, “afet” olarak değerlendirildi ve benzer yıl çevirdiği “Boom!” filminin hasılatı ise maliyetinin aşağı kaldı. 1969‘daki “Secret Ceremony” ve “The Only Game in Town“dan sonra, bir dönemler film başına milyon dolarlar alan meşhur aktris, yüzdeyle çalışmaya başladı.
Elizabeth Taylor, sinema çalışmalarının yanı sıra, çoğu televizyon projesinde de yer aldı. 1973‘de eşi Richard Burton’la birlikte, “Divorce His – Divorce Hers” adlı televizyon filmini yaptı. 1985‘te ise, dedikodu sütunu yazarı Louella Parsons rolüyle “Malice in Wonderland” TV filminde Jane Alexander‘la birlikte oynadı. Sonraları, General Hospital (1981) ve All My Children (1984) gibi pembe dizilerle, North and South (1985) gibi birtakım küçük TV dizilerinde yer aldı. 1992‘de ise, bir televizyon animasyon serisi olan The Simpsons‘da bir bölüm Maggie rolüyle oynadı; bir birim de benzer karakteri seslendirdi. Benzer sene Taylor, Academy of Motion Picture Arts and Sciences kuruluşu tarafından, sosyal projelerdeki etkinliği sebebiyle, Jean Hersholt Iyilikseverlik Ödülü‘ne değer görüldü. Ertesi sene ise, AFI Yaşam Boyu Başarı Ödülü‘nün sahibi oldu.
Taylor’ın son sinema filmi, 1994‘de çekilen The Flintstones oldu. 1997 yılının Şubat ayında, beyin tümörü teşhisiyle hastaneye kaldırılan ünlü aktris, başarılı bir ameliyat geçirerek sağlığına bitmiş kavuştu. 1999 yılında, İngiltere Kraliçesi II.Elizabeth göre DBE (kadınlara bahşedilen bir cins şövalyelik nişanı) ile ödüllendirildi. 2001’deki These Old Broads adlı televizyon filminde canlandırdığı Berly Mason karakterinden sonra herhangi bir çalışmada yer almadı.
Yeniden 2001’de ünlü aktris, ABD Başkanı Bill Clinton‘ın talebiyle Vatandaşlık Madalyası‘nın sahibi oldu.
1974 yılında boşanmış olmalarına karşın, ertesi yıl Burton’la baştan düğün tazeleyen Taylor, 1976‘da bu evliliği ayrıntılarıyla sona erdirdi. Sonrasında, Senatör John Warner ve Larry Fortensky ile almak üzere iki evlilik daha gerçekleştiren güzel oyuncu, bu birliktelikleri de sürdüremeyerek boşandı. 2004 yılında, konjestiyonik kalp yetmezliği olduğu açıklamasını yapan ünlü sinema sanatçısı, derhal tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürüyor. Ressam önceki zamanlarda, 5 kere kalçasını kırmış, beyin tümörü operasyonu ve cilt kanseri geçirmiş, iki kez da yaşamsal tehlikeye yol açabilecek zatürre nöbeti atlatmıştı. 2006‘da hakkında meydana çıkan rahatsızlık söylentilerine açık sözlülük getirmek için Larry King‘in canlı şovuna katılan Taylor, Alzheimer hastası olduğu iddialarını yalanladı ve sağlığıyla ilgili ciddi bir sorununun olmadığını açıklama etti.
Elizabeth Taylor, sanatsal başarılarının yanı sıra, çoğu yardımsever projede de yer almaya özen gösterdi. Özellikle AIDS’le savaşma amacını güden birçok destek kampanyasından desteğini esirgemedi. Yakın arkadaşı aktör Rock Hudson‘ın ölümünden sonra, Amerikan AIDS Araştırma Fonu (amfAR) ‘nun kurulması için büyük uğraş sarfetti. Sonraları ise, bu kötü hastalıkla pençeleşen insanlara bedensel takviye karşılamak ve bilimsel araştırmalara kaynak meydana getirmek amacıyla, “Elizabeth Taylor Aids Fonu” adıyla kendi kuruluşunu oluşturdu.
Elizabeth Taylor, Kabala inancını hayat felsefesi olarak seçti ve Kabala Centre‘ın üyesi oldu.
Elizabeth Taylor’ın yaşamındaki en büyük tutkusu, dünyanın en değerli taşı olan elmastı. Özellikle Richard Burton’la evliliği döneminde, bu tutkusunu kolleksiyoner olarak devam ettiren Taylor’un sahibi olduğu iki kıymetli elmas fazla konuşulmuştu: Bunlardan ilki, 33.19 karatlık Krupp Elması ve diğeri de 69.42 karatlık Taylor – Burton Elması’ydı ve her ikisi de Burton göre Taylor’a armağan edilmişti. Yıldız oyuncu, 2002‘de bu ünlü mücevher kolleksiyonunu ve elmas tutkusunu anlattığı, My Love Affair with Jewelry adlı bir de kitap yazdı. 2005‘e gelindiğinde ise, Jack N’ Monty Abramov of Mirabelle Luxury Concepts ile ortaklık kurarak kendine ait bir mücevher dükkanı açtı (House of Taylor Jewelry) ve yıllardır süren sevdasını ticarete dönüştürdü. Elde ettiği ticari başarının sınırlarını genişletmek maksadıyla, benzer yıl, Kathy Ireland Worldwide dizayn ve pazarlama şirketiyle ortaklık kurarak büyükçe bir satmak hasılatı yakaladı. Bunun ardından, “Passion”, “White Diamonds” ve “Black Pearls” adını verdiği parfümleri piyasaya sürdü.
Hollywood’un ‘menekşe gözlü’ yıldızı Elizabeth Taylor 79 yaşında hayata veda etti. İki Oscar ödüllü yıldız, Hollywood’un altın çağının büyük oyuncularından biri olarak kabul ediliyordu. 6 haftadır hastanede yatan Taylor ABD’nin California Eyaleti’nin Los Angeles kentindeki Cedars-Sinai Tıp Merkezi’nde kalp yetmezliği tedavisi görüyordu.