Gelibolulu Mustafa Ali
Gelibolulu Mustafa Ali Biyografisi
Osmanlı tarihçisi.
16.yy‘ın en meşhur tarihçilerinden biri olan Mustafa Âlî, Osmanlı Devleti‘nde en önemli kültür şehirlerinden biri olan Gelibolu‘da dünyaya geldi. Babası Ahmet ticaretle uğraşan biriydi. Devrin meşhur alimlerinden iyi bir tahsil görerek yetişti. Okula altı yaşında başladı ve Habîb-i Hamidî‘den Arapça, kendisi gibi Gelibolulu olan Surûrî‘den tefsir ve fıkıh dersleri aldı. Medrese eğitimini İstanbul’da Rüstem Paşa, Haseki ve Semaniye medreselerinde aldı. Şiire başlamasında hocası Surûrî’nin etkisi büyüktür. Önce “Çeşmî” sonra “Âlî” mahlasını kullandı. Kütahya’da Şehzade II. Selim‘e bağlılığını bildirerek onun divan katibi olan Âlî,”Mihr ü Mâh” adlı birincil eserini II. Selim’e sunmuştur. daha sonra II. Selim’in lalası Mustafa Paşa’nın divan katibi olmuş, onunla birlikte Mısır‘a gitmiştir.
Lala Mustafa Paşa‘nın Kıbrıs‘ın fethi hazırlıklarına şahit oldu. Şehzade Selim’in yandaki hizmeti 1563 yılına dek devam etti. Mustafa Paşa’nın Yemen‘in fethiyle görevlendirilmesi üstüne Paşa ile birlikte Mısır’a gitti. Oysa, dağıtılmış siyasi nedenlerle her ikisi de görevlerinden azledildi. Başlıca mesleği maliyeci olan Âlî; Halep, Erzurum, Bağdat defterdarlıklarında bulundu.
Mustafa Âlî, Manisa‘ya vali olan Şehzade Murat’ın yanında gitti. sonradan onun baştan sona 1569‘da İstanbul’a döndü. O sırada yazdığı Kanuni Sultan Süleyman‘nın son seferi olan Zigetvar Savaşı‘nı konu bölge “Heft-Meclis” adlı eserini Sokullu Mehmet Paşa‘ya sunmuş ve arkasında Kilis Sancakbeyi olan Ferhad Bey’in yanında 1570‘te dîvan kâtibi olarak gönderilmiştir. Ferhad Bey’in Bosna Beylerbeyi olmasıyla onunla birlikte 1571 yılında Banyaluka’ya gitti. 1588‘de Sivas Defterdarlığına atandı.
1595‘te son görevi olan Cidde Sancakbeyliğine başladı.Eseri “Mevâidü’n-Nefâis“i padişahdan Mısır Beylerbeyliğini dilemek üzere Mekke‘de tamamladı. 1600 yılında Cidde Sancakbeyi iken vefat etti.
Resmi hizmetleriyle dikkat çekmeyen Âlî, yoğun ve verimli yazınsal faaliyeti ve tarihçiliği ile ün yapmıştır. Birçok bir tayin almak için yazılmış irili ufaklı, manzum ve mensur 50 kadar eserin sahibi olan ali’nin yazılış tarihi bakımından birincil tarih eseri, Kanuni’nin oğullarından Şehzade Bayezid ile kardeşi Selim’in aralarındaki savaşı konu bölge “Nâdirü’l-Mehârib” adlı eseridir. Birçok Farsça şiir ve nesir den meydana gelen bir eserdir. Eser, 1569‘da II. Selim‘in tahta çıkışıyla son bulur.
Geniş ve kapsamlı edebi kudreti ile o kadar fazla eser vermesine rağmen mevki ve servet hırsı, kibir ve gururu sebebiyle devrinde pek sevilmemiş; sık sık bedel olduğu mevkilere getirilmemiş veya azlledilerek tahkir edilmiş edilmiş ve bu sebebiyetle karşısındakilere kavgacı olmuştur. Âlî’nin tarih eserlerinin 16. yy Osmanlı Devleti için özgün bir layık taşıdığı bilinmektedir. Âlî, aradğını bulamayan, bulduğu ile yetinmeyen bir herif olarak karşımıza çıkar. Onun bu sık görülen görev değişiklikleri bu görüşü doğrulamaktadır. Çok yönü olan bir yazar olan Mustafa Âlî, değişik alanlarda eserler vermiştir. Eserleri konularına kadar tarih, edebiyat ve sosyal konular ile ilgilidir.
Tarihe dair eserlerinden “Künhü’l-Ahbâr” ilk önce edinmek üzere birçok eseri vardır. Âlî, bu eseriyle özleştirilmiştir. Künhü’l-Ahbâr, Türkçe genel bir eser olup, eserde sırasıyla Peygamberler tarihi, İslam Tarihi, Türk ve Moğol tarihi ve en son olarak Osmanlı Tarihi anlatılır. Eserde Osmanlı alim ve şairleri için de öenmli bir yer vardır. Eser, uzun bir mukaddime ile yazarın “Rükn” adını verdiği dört bölümden meydana gelmiştir. Birinci Rükn‘de dünyanın yaratılışından Hz. Adem’e kadar geçen vakit içerisinde yaratıkların ortaya çıkışı, hayvanlar, balıklar, dağlar, denizler, nehirler, adalar ve iklimlerin oluşumu anlatılmıştır. İkinci Rükn‘de Hz. Adem’den başlayarak peygamberler, Arap ırkı, Hz.Muhammed’in hayatı, Emeviler, Abbasiler, Arap emirleri, bilginler ve hekimler anlatılır. Üçüncü Rükn‘de Türk ırkı, Oğuzlar, Türk ve Çerkez Kölemenleri, Fatimiler, Eyyübiler, Akkoyunlu ve Karakoyunlular ve öteki Türk halklarından laf edilir. Dördüncü Rükn‘nun tamamı Osmanlı Tarihine ayrılmıştır. Devletin kuruluşundan 1596 yılına kadar geçen olaylar, padişahlar, şehzadeler, devlet adamları, şeyhler, bilginler ve şairler hakkında data vardır. Eserin ilk üç Rükn’u ile dördüncü Rükn’u İstanbul’un fethine değin olan bölümü 5 cild halinde İstanbul’da basılmıştır. En kayda değer bölüm olarak görülen döerdüncü Rükn, iki cild olarak düzenlenmiştir. Birinci cild başlangıçtan Yavuz Sultan Selim devri sonuna kadar, ikinci cild ise Kanuni Sultan Süleyman devrinden Sultan III. Mehmet devrinin başlarına kadar yani 1596 yılına kadar olan dönemi anlatır. Her padişah dönemi tahta çıkışla başlayıp, padişahın kişiliği, şehzadeleri ve yaptıkları olarak anlatılmıştır. Keza padişahın dönemindeki şeyhler, şairler ve bilim adamları hakkında da veri verilir. Yazan eserini 130 kaynağa dayanarak yazmıştır. Kaynakların listesini eserinin başında vermiş ve yeri geldikçe kaynağını metin içinde göstermiş, kimi zamanda kaynakların karşılaştırmasına yer vermiştir. Âlî’nin bu eserinde 291’i şair olan çoğu biyografi bulunmaktadır.
“Menâkıb-ı Hünerverân” adlı eseri Âlî’nin Bağdat define defterdarlığı sırasında (1587) yazdığı eserdir. Eser hat tarihinden, ünlü hathatlar, nakkaşlar ve mücellitlerden oluşur. Âlî’nin bu eseri yazmasında Öğretmen Sadeddin Efendi‘nin kayda değer bir yeri olmuştur.
“Nusretnâme” adlı eseri ise Lala Mustafa Paşa’nın 1578‘de Gürcistan, Azerbaycan ve Şirvan fethinde serdar ödev edildiği dönem yazılmıştır. Âlî bu savaşlarda sır katibi olarak yer almıştır. Lala Mustafa Paşa’nın galibiyeti üstüne padişaha ve diğer devlet adamlarına yazılan fetihnameler de bu eserde yer alır.
“Nushatü’s-Selâtin” adlı eseri sosyal hayatla ilgilidir. Doğu dünyasındaki siyasetname geleneğinin bir örneği olan bu eser, padişahlara yol göstermek üzere yazılmıştır. Âlî, bu eserini Halep Tımarı iken 1580 yılında yazmıştır. Bu eser o devrin siyasi ve sosyal durumunu göstermesi bakımından önemlidir. Hem eserde otobiyografik özellikler bulunmaktadır. Eser bir önsöz, dört bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Önsözde padişahın devlet idaresi esnasında yapması gereken şeyleri, birinci bölümde padişaha zorunlu işler, ikinci bölümde yasadışı karışıklıklar, dördüncü bölümde ise Ali’nin hayatı ve sıkıntıları anlatılmıştır.
“Mevâidü’n-Nefâis fî Kavâidi’l-Mecâlis” adlı eseri ise Âlî’nin en manâlı eserlerinden biri olup, görgüyle ilgilidir. Eser bilhassa Osmanlı toplumunun, Âlî’nin yaşadığı döenmin bir aynasıdır.
Tüm Eserleri:
Künhü’l-Ahbâr, Menâkıb-ı Hünerverân, Hâlâtü’l-Kâhire mine’l-Âdâti’z-Zâhire, Fusûlü’l-Hallü ve’l-Akd fî Usûli’l-Harcı ve’n-Nakd,Nusretnâme, Fursatnâme, Nâdirü’l-Mehârib, Heft-Meclis, Zübdetü’t-Tevârih, Mirkatü’l-Cihâd, Câmiü’l-Buhûr der-Mecâlis-i Sûr, Dîvan, Farsça Dîvan, Mihr ü Mâh, Mihr ü Vefâ, Tuhfetü’l Uşşâk, Riyâzü’s-Sâlikin, Nushatü’s-Selâtin, Mevâidü’n-Nefâis fî Kavâidi’l-Mecâlis, Mehâsinü’l-Âdâb, Hülâsatü’l-Ahvâl der-Letâif-i Mevâiz-i Sahîh-i Hâl, Tuhfetü’s-Sulehâ, Nevâdirü’l-Hikem, Hakâyıku’l-Ekâlim, Menşeü’l-İnşâ, Münşeât