Halit Fahri Ozansoy
Halit Fahri Ozansoy Biyografisi
40 yıl edebiyat öğretmenliği yapan Halit Fahri Ozansoy, ilk olarak şiir edinmek üzere tiyatro ve roman türlerinde öyle fazla eser vermiştir. Hecenin Beş Şairi” arasında yer aldı.
Halit Fahri Ozansoy, 12 Temmuz 1891 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Babası tıp, tarih, tiyatro ve şiir olarak basılı pek fazla eseri yer alan Mehmed Fahri Paşa, annesi Zehra Hanım’dır. Ana ismi Mehmet Halit’dir. İkinci ismi olan Halit’in yanına babasının ikinci ismi Fahri’yi ekleyerek Halit Fahri adını kendisi oluşturdu. 1898 yılında yedi yaşında iken annesi verem hastalığından öldü. Halit Fahri Ozansoy, Ziya Gökalp‘in teyzesinin torunu ve bununla birlikte Süleyman Nazif‘in yeğenidir. İstanbul‘un Fatih ilçesinde yer alan Zeyrek, Vefa semtlerindeki mahalle mekteplerinde ve Sultanahmet’teki Tefeyyüz Mektebi’ndeki ilköğretimden sonra Bakırköy Rüşdiyesi’nden mezun oldu. 1904 yılında Mekteb-i Sultanî‘de (Galatasaray Lisesi) yatılı okumaya başladı. Hastalık nedeniyle öğrenimine ara vermek zorunda kaldığında Bulgaristan’da Filibe’deki amcasının yanında gidip 15 ay kaplıca tedavisi gördükten sonra baştan okula döndü. Baştan okula başladığında mektep müdürü Tevfik Fikret olmuştu. Türkçe öğretmeni Ali Kami Bey ve okul müdürü Tevfik Fikret sayesinde edebiyata ilgisi gelişti.
Halit Fahri Ozansoy’un birincil yazısı “Afet-i Beşerden Bir Levha” başlığıyla Mart 1910 tarihli Tiraje dergisinde yayımlandı. 1911 yılında tasdikname alarak Mekteb-i Sultani’den ayrıldı ve İstanbul Darülfünun‘unda Fransız Dili şubesinde devam etti; oysa bu okulu bitirmedi.
Halit Fahri Ozansoy, bu dönemde aruz ölçüsüyle ve Fecr-i Ati sanat topluluğunun etkisi ile şiir yazmaktaydı. İlk şiiri “Mazideki Aşk İçin Sana” 1912’de Rübab dergisinde yayımlandı. Benzer sene birincil şiir kitabı Rüya yayımlandı. 22 sayfalık bu kitabı babasına ithaf etmiştir.
1914 yılında Darülbeday-i Osmaniye sınavını kazanarak tiyatro bölümüne kaydolan Halit Fahri Ozansoy, kısa bir öğrencilik döneminden daha sonra aynı okulda öğretmen yardımcılığına getirildi. Keza öğrencilik hem öğretmenlik yapamayacağını anlayınca öğrenciliği bıraktı. Oyunculuğu da beğenilmeyince kısa bir vakit sonra Darülbedayi’den iyice ayrıldı.
Yine 1914 yılında Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne bağlı olarak kurulan Millî Türk Cemiyeti’nin kuruluşunda devir alarak cemiyetin yöneticileri arasında bulundu.
1915 yılında Neyyire Hanım ile evlendi, 1916 yılında Gavsi adında bir oğlu olduktan birkaç yıl sonra boşandılar.
1915 yılında Talat Paşa’nın daveti ile Çanakkale Cephesini ziyaret eden şairler arasında bulunan Halit Fahri Ozansoy, izlenimlerini Cenk Duyguları adıyla 1917 yılında kitaplaştırdı.
Darülbedayi’nin sahnelediği birincil Türk tiyatro oyunu olan “Baykuş” adlı manzum piyesi 1916 yılında yazarak tanınır oldu. 1916 yılında girdiği sınavı kazanarak öğretmen olan Halit Fahri Ozansoy, Muğla Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Bir sene Muğla’da, bir sene Konya‘da çalıştıktan sonradan İstanbul‘a döndü. Kırk sene süreyle İstanbul’un çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptı.
Öğretmenliğin yanına yayın hayatını da sürdüren Halit Fahri, ilk şiirinin yayımlandığı Rübab dergisinde bir zaman uyumlu olarak yazılar yayımlamayı sürdürmüş; sonradan arkadaşları ile Kehkeşan dergisine ardından Şehbal dergisine geçmişti. bu vesileyle dönemin önde gelen edebiyat dergisi Mal Varlığı-i Fünun’da Bağdad adlı şiirini yayımlatmayı başardı.
1917 yılında Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi Türkçülerin etkisiyle hece vezninde şiirler yazdı. Hece vezninde şiirleri Yeni Mecmua, Talebe Defteri, Türk Kadını gibi dergilerde yayımlandı. İkinci şiir kitabı Cenk Duygularını 1917 yılında yayımladıktan sonra her yerde aruza yönelen Halit Fahri Ozansoy, düzenli aralıklarla yedi şiir kitabı daha çıkarmış ve sonra şiir kitabı yayımlamaya uzun bir ara vermiştir.
1919 yılında dayısı Ahmet Kadri Bey’in gazetesi Alemdar’da çalışmaya başladı. Fazla geçmeden Alemdar’dan ayrılıp kendi dergisi Şair Nedim’i çıkarmaya başladı. Haftalık bir dergi olan Şair Nedim, 18 rakam çıkabilmiştir. Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Selahattin Enis gibi şair ve yazarların ilk yazıları bu dergide yayımlandı. Beklenilenin çok üstünde alaka görebilen dergi, İzmir‘in işgali üstüne kapandı. Halit Fahri Ozansoy, dergisini kapatmak zorunda kalınca yazılarını İfham, Büyük Mecmua ve Peyam-ı Sabahleyin’ta yayımlamaya başladı. Öteki memurlar gibi öğretmenler de maaşlarını alamadığından çeşitli gazetelere yazdığı makalelerden aldığı para ile geçimini sağlamaya çalıştı. Servet-i Fünun, İnci, Ümit dergilerinde manzumeler yayımladı. 1920 yılında Yeni Mecmua’da Aruza Veda başlıklı şiirini yayımlayarak bu kalıbı bıraktı, hece ölçüsüne ve yalın Türkçe’ye yöneldi. Beş Hececiler arasına katıldı. “Yeni Mecmua” çevresinde toplanan “Hecenin Beş Şairi” arasında yer aldı. Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek ve Faruk Nafiz Çamlıbel‘di Beş Hececilerim diğer dört şairi.
1921 yılında Ali Zoti ailesinden Aliye Hanım’la ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten iki üvey kızı (Güzin ve Melahat) oldu.
1926 yılında Mal Varlığı-i Fünun dergisinin yazı işleri müdürlüğünü devraldı. Fikir ve Sanat Aleminden Haberler sütununda yazmayı 1943 yılına dek sürdürdü. Derginin sahibi Ahmet İhsan Bey’in ölümünden sonradan Mal Varlığı-i Fünun’dan istifa etmiştir. 1937 yılında başladığı Son Posta gazetesindeki haftalık yazılarını ise 1951 yılına dek sürdürdü.
1927 yılında Çekoslovak yazar Karel Capek‘in bilim kurgu tiyatro oyunu Halit Fahri Ozansoy tarafından çeviri edilerek, İstanbul’da Devlet Matbaası kadar “Kâinat Edebiyatından Numuneler” serisi içinde Osmanlıca olarak basılarak yayınlanmıştır. Çeviri eserin bütün adı R.U.R. – Alemşümul Yapay Adamlar Fabrikası olarak konmuştur. Kitabın Latin harfleriyle Türkçe olarak yeni baskısı yapılmamıştır.
1953 yılında devlet Fransızca dil imtihanını kazanıp Fransa ve İtalya’ya gitti.
1955 yılında Şehir Tiyatroları Dergisinin yazı işleri müdürlüğünü üstlenen Halit Fahri Ozansoy, 1956 yılında yaş haddi sebebiyle öğretmenlikten emekli oldu ve gazeteciliğe daha çok tartı verdi. Ölümüne kadar Tercüman gazetesinde tiyatro eleştirileri ile edebiyat yazıları yazmaya devam etti.
1962 yılında eşinin (Aliye Ozansoy) vefatı üstüne bunalıma girip hastalandı. İlk dokuz şiir kitabını art arda yayımlamış, 1936’da yayımladığı Sulara Dalan Gözler’den sonradan şiir kitaplarına 26 takvim ara vermişti. Eşi için yazdığı şiirlerini topladığı Defalarca Onun İçin adlı şiir kitabını 1962 yılında çıkardı. 1964 yılında son şiir kitabı “Ölümsüz Gecelerin Ötesinde”yi yayımladı. Ömrünün son yıllarını İstanbul Kızıltoprak’ta geçirdi. Hem yirmi sene boyunca yazları Büyükada’daki yazlığında geçirmiştir.
Fransız Ankara büyükelçisi, Fransızca’dan yaptığı tercümeler ve Fransız kültürüne katkılarından ötürü kendisine 1969 yılı sonunda Millî Liyakat Nişanı ve şövalye payesi verdi.
Halit Fahri Ozansoy, 23 Şubat 1971 tarihinde İstanbul’da 80 yaşında yürek krizinden ölmüştür. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Halit Fahri Ozansoy’un vasiyeti gereği Türkçe kitapları Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne, Fransızca kitapları Galatasaray Lisesi’ne verilmiştir.
Bazı Eserleri :
Şiir kitapları :
1912 – Rüya
1917 – Cenk Duyguları
1919 – Efsaneler
1920 – Zakkum
1920 – Bulutlara Yakın
1922 – Gülistanlar ve Harabeler
1929 – Paravan
1931 – Balkonda Saatler
1936 – Sulara Dalan Gözler
1962 – Daima Onun İçin
1964 – Baki Gecelerin Ötesinde
Romanları :
1939 – Sulara Dışarı Giden Köprü
1939 – Aşıklar Yolunun Yolcuları
Tiyatro oyunları :
1916 – Baykuş
1923 – İlk Şair
1928 – Sönen Kandiller
1921 – 10 Yılın Destanı
1936 – Nedim
1936 – Hayalet
1936 – Ali Baba yahut Kırkharamiler
1938 – Fatma’nın Dileği
1958 – Bir Dolaptır Dönüyor
1970 – İki Yanda
Anı kitapları :
1939 – Edebiyatçılar Geçiyor
1964 – Darülbedayi Devrinin Eski Günleri
1968 – Eski İstanbul Ramazanları
1970 – Edebiyatçılar Çevremde
Araştırma-İnceleme:
1945 – İstanbul’un Sayın İkinci Seçmenlerine
1946 – Yunan Tiyatrosu: Tragedia
1964 – Büyük Kasaba Tiyatrosunun 50. Yılı: Darülbedayi Devrinin Eski Günleri
Tercümeleri :
1927 – R.U.R.-Alemşümul Suni Adamlar Fabrikası (Rosumovi Umělí Roboti) (Karel Capek‘in bilim kurgu tiyatro oyunundan çeviri)
1948 – Jack (Alphonse Daudet)
Halit Fahri Ozansoy’un Genel Özellikleri :
Yazarlığının başında aruzla yazan şairimiz ”Aruza Veda” adlı şiiriyle aruz veznini bırakıp heceye yönelmiştir.
Şiirlerinde başlıca hüzünü işlemiştir.
Halit Fahri Ozansoy’un Şiirlerinden Örnekler :
Aruza Veda
İlk hasretiyle gençliğimin birincil elemleri
Ey paslı tellerinde gülen, üzgün aruz
Ey eski dost yâd edelim eski demleri
madem ki son sadânı dağıtmış, yorulmuşuz!
Anlat alevli bir çölün üstünde birdenbire
Billur sesinle hıçkırarak doğduğun günü.
Binbir diyarda binbir ilahi güzel kızın
Anlat nasıl terennümün inletti gönlünü.
Neydin gönülde, hemen ne oldun zavallı sen
Hıçkır benim de hiç olmazsa bu son kuytu nalemi.
Timsalin asumanda ziyalarla işlenen
Bir pembe gül mü, yoksa bir altın piyale mi?
Akşam gruba aleyhinde tüten bir buhurdanın
Hüznüyle tanık olma nihayet zevaline.
İran yoluyla Zühre tâcın, nağme kervanın
Şâhane geldiğin gibi şâhane git tekrar.
Biz şu anda başka bir ahenge bağlıyız:
Aşk sazıyla geldi erenler bu meclise
Yalnız bugün senin gibi ölgün sadâlıyız
Zira bu saz da parçalanır gülümsemek istese.
İncitmeden rübabını kalpsiz ellerin
Acımasız temaslarıyla zamanın sitemleri
Ah ayrılırken, inleyerek paslı tellerin
Ey eski arkadaş, yad edelim eski demleri…
Vatan Destanı
O Kadar batmış ki toprağın şanla,
Bir değil, güya bin vatan gibisin.
Yüce dağlarına çöken dumanla
Göklerde yazılmış epope gibisin.
Hep böyle bulutlar içinde başın,
Hilâli kucaklar her vatandaşın.
Geçse de asırlar, tazedir yaşın,
Pek leventsin, fidan gibisin.
Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan,
Her dalın bir yay ama zümrüt okundan
Müjdeler fısıldar Ergenekon’dan:
Bu sese gönülden hayran gibisin.
Ey tüm cihana değerinde Türkeli,
Açtığın cenklerin yoktur evveli.
Tarih bir akarsu ancak coşkundur seli.
Sen ona nisbetle, umman gibisin.
Bir yanlamasına her zaman böyle taştın, köpürdün,
Bir yanlamasına cefalı bir ömür sürdün,
Ama ne derece ezildinse dün.
Şimdi yine tunçtan kalkan gibisin.
Bir insan nihayet kemikle ettir,
Bu et, bu kemiğe can hürriyettir.
En büyük bağımsızlık Cumhuriyettir,
Demek hemen sen bir âlem gibisin.
Ey ana toprağı, ey Anadolu,
Açıldı önünde terakki yolu.
Hamdolsun her yanın bolluk doymuş,
Cennette bir yeşil meydan gibisin.
Yeni bir ay ördün al bayrağına,
Girdin en sonunda irfan bağına,
Uygar hayatın nur ırmağına
Ezelden susuz ceylan gibisin.
Sulara Dalan Gözler
Gözlerim daldı gitti bir rüya denizine,
Sularda uzun uzun baktım ayın izine
Dedim: Yirmi yaşımın ay ışığı yok bu,
Hani başım düşerdi bir sevgili dizine.
Sular gene o sular, kıyı yine o kıyı,
Yine çamlar dinliyor uzaktan bir şarkıyı,
Ah bundan böyle görmüyorum eridi mi ne oldu?
İri yeşil gözlerde gördüğüm pırıltıyı!
Kedim
Kedim az önce bir yaşında;
Uyur defalarca soba başında.
Hem cesurdur, keza de kurnaz.
Bir tıkırtı duyar duymaz.
Uyanır, aslan kesilir;
Gözleri volkan kesilir.
O geldiği günden beri
Bizim evin fareleri
Damdan, tavandan indiler,
Birer deliğe sindiler.
Koşup yakalıyor hemencecik
Yuvasından, deliğinden
Çıkanları diri diri.
Bundan Böyle bunlardan hiç biri
Dolaplarıma girmiyor,
Kitapları kemirmiyor.
Denizde Ay
İndi kansız ve ılık
ay ışığı denize
Bal rengi bir şirinlik
Çöktü gözlerinize.
Baktınız uzun uzun
Bu sulara baktınız,
Sulara ruhunuzun
Tadını bıraktınız!
Bu tatla aydınlanan enginlere aktınız!