Hasan el-Benna
Hasan el-Benna Biyografisi
Müslüman Kardeşler adlı teşkilatının kurucusudur.
Hasan el-Benna, 14 Ekim 1906 tarihinde Darı’ın Nil deltasındaki El-Buheyre şehrinin Mahmudiye kasabasında doğmuştur. Babası, geçimini saatçilikle temin etmesinin yanına bir âlim de olan Ahmed b. Abdurrahman b. Muhammed el-Benna el-Saatî idi. El Saatî, Mısır’ın meşhur modern İslâm reformistlerinden Muhammed Abduh döneminde El Ezher’de öğrenciydi. O, Sünni-Hanbelî fıkıh mezhebinin kurucusu Ahmed b. Hanbel’in, Hz. Muhammed’in hadislerinin derlemesi olan ünlü eseri “Müsned”in yeni bir düzenlemesini kaleme almıştır. Bu eser, el-Benna’nın görüşlerinin biçimlenmesine tesir eden en kayda değer kaynaklardan biri oldu. Onun katışıksız bir İslâmi hükümet ve İslâm hukukuna dayalı bir Müslüman toplum inşası vazeden öğretisi, Hanbelî fıkhının kuvvetli tesirini taşır. Bu, onu Vehhabilik’le de ideolojik anlamda etkileşime sokan bir unsurdur.
8 yaşından itibaren doğum yeri Mahmudiye’deki Reşâd Medresesi’nde esas din eğitimini alan el-Benna, 12 yaşından 14 yaşına değin Hadis ezberleyip, Arapça dilbilgisi, kompozisyon ve şiir öğrendiği “el-Medresetü’l-İdâdiyye”de öğrenimini sürdürdü. Müteakiben 14-17 yaşları arasında Mahmudiye yakınlarındaki Demenhur’da ilköğretim okuluna devam ederek burada Sûfi-tarikat çevreleriyle yakın ilişki içerisine girip İslâm tasavvufu üzerinde yoğunlaştı.
1919 yılında kendisi 13 yaşındayken Mısır’da patlayan İngiliz-karşıtı isyan el-Benna’yı içten etkilemiştir. İngiliz işgaline aleyhinde grev ve gösterilere katılan el-Benna’nın bu noktada İslâm’ı anlama ve değer biçme yolunda kayda değer bir dönüşüm geçirdiğini söylemek mümkündür. Bundan Böyle o, İslâm’ı manevi ya da dinsel olmaktan çok politik bağlamda yorumlamaktaydı. Daha önceki dönemde tasavvufla ve ibadetle meşgul olmasına karşın, ülkesine karşısında asli sorumluluğunun artık “cihat” olduğunu ifade etmekteydi.
Bu dönemde bazı öğrenci etkinliklerine de katılan el-Benna, “Cemiyyetü’l-Ahlâkı’l-Edebiyye” adlı derneğin başkanlığına seçildi. Bu derneğin tüm üyelerinin son derece itinalı ve disiplinli bir dinî yaşam sürdürmeleri esastı. Diğer Taraftan, dernek bünyesinde İslâm yolundan ayrılanlar için cezalar vardı ve el-Benna bu cezaları bütün kalbiyle desteklemekte, bunların bir insanın eğitsel ve entelektüel gelişmesi açısından son derece manâlı olduğuna inanmaktaydı. Hatta o, bu “pratik” etkinlikleri teorik derslerden çok daha manâlı görmüştür.
17 yaşına geldiğinde Kahire’deki Gizli’ül-Ulûm hoca okuluna kaydoldu. Burası epeyce köklü ve etkili bir okul olup Arapça ve onunla ilgili öteki dersler üstüne öğretmen yetiştirmekte özelleşmişti. Burada geleneksel eğitim-öğretim esas olmakla birlikte bazı konularda belli miktarda Batılı eğitim yöntemleri de kullanılmaktaydı.
Dört sene geçirdiği Kahire, El-Benna’yı derinden etkilemiştir. Bir Defa kendisini kozmopolit bir kentte, aracısız ve açık şekilde batılılaşmanın yol açtığı toplumsal ve entelektüel sorun ve hasarlarla yüz yüze buldu. Batı etkisine karşı tepkisi oldukça sertti. Batı’dan ithal “düşünce özgürlüğü” kavramını manevi ve ideolojik çözülme ile değer, tavır ve tutum bozulması ile bir tutmuştur. Batılılaşmayla savaşında bir karşı hücum yürütür mahiyette kitaplar, makaleler yazmayı ve diğer taraftan dergi çıkarmayı hedefledi. Bir dernek veya örgüt kurma yolundaki planlarını da ilk kez bu zamanda geliştirdi. Pek fakat bir ideolojik ve siyasal öğreti olarak İslâm’ı kitlelere yayma yolunda caminin sınırlı ortamında kalınmayıp onun dışına çıkılması ve İslâmî öğretiyi gündelik yaşamları içerisinde insanlarla buluşturmak, ona kadar artık bir zorunluluktu.
Rahat’ül-Ulûm’den mezun olduktan sonra el-Benna, 1927’de Süveyş Kanalı bölgesinin teftiş merkezi olarak tanımlanan İsmailiye’de bir ilkokula hoca olarak atanarak çalışmaya başladı. El-Benna İsmailiye’de geçirdiği altı sene her tarafında Mısır’daki yabancı varlığı ve etkisinin en yakıcı boyutlarını gözlemleme imkânı bulmuştur. Çünkü İngiliz askeri birlikleri ve Süveyş Kanalı Şirketi’nin Fransız görevlileri burada konuşlanmıştı.
Yabancılar, el-Benna’nın da aralarında olduğu yerli Mısırlılardan çok daha iyi işlere ve yaşam koşullarına sahipti. İngiliz askerlerinin varlığı da İngiliz işgal döneminin çarpıcı ve can sıkıcı kalıntıları gibiydi. Pek fazla Mısırlı gibi el-Benna’da da İngilizlere aleyhinde dinç bir düşmanlık ve nefret edilen şey mevcuttu. Bu dönem onun yabancı ve Batı karşıtı fikirlerinin gelişip olgunlaşmasında aslî rol oynamıştır.
İsmailiye’de altı sene geçirdikten sonra el-Benna tekrar Kahire’ye döndü ve 1934’deri 1946’ya dek orada öğretmenliğe devam etti.
Hasan el-Benna Müslüman Kardeşler’i 1928’de İsmailiye’de bir gençlik kulübü olarak kurdu. Fakat örgütün resmi statü kazanması 1929’da olmuştur. Başlangıçta sadece dinsel canlanmayı, ahlaki ve toplumsal reform gerçekleştirmeyi amaçlayan bir yaradılış iken gitgide artarak siyasal-dinsel bir harekete dönüşmüş ve zamanla siyasal ton, natürel ama İslamî düsturlar temelinde, örgüte daha artı hâkim olmuştur. İki kılıç arasına yerleştirilmiş Kur’lahza’dan oluşan örgüt amblemi, bu durumu epeyce iyi örnekler.
Hareketin siyasallaşmasında 1936’da imzalanan İngiliz-Darı karşılıklı savunma ve ittifak antlaşmasına karşı ülkede yükselen militan direnişin ve 1936-37’de Filistinli Arapların İngiliz manda yönetimine ve Siyonist genişlemeye karşısında başlattıkları silahlı ayaklanmanın büyük etkisi olduğu söylenebilir.
Her ne dek kısa bir süre içerisinde Arap Ortadoğu’sunun diğer ülkelerine yayıldıysa da Müslüman Kardeşler, yapısal olarak epeyce merkeziyetçi bir karaktere sahipti. Yaşamı boyunca el-Benna gücü kendi elinde tutup topluluğun program ve politikalarını kimsesiz yürüttü. Sıra dışı karakter özellikleri onu hayli karizmatik bir lider yapmıştır. Mısır’ın o kadar çok uygun bulunup hayli tecrübe edinmiş olduğu için ülkesinin özelliklerini ve insanlarının ruh halini gayet iyi bilen başarılı bir propagandistti.
El-Benna ilk olarak kendi ılarını seçerek misyoner ve propagandist olarak yetiştirdi ve mesajını yaymak üzere halkın arasına gönderdi. Onları yalnızca dinsel konularda yok, lakin Mısır’ın ulusal ve lokal meseleleri, Darı dıştan İslâm dünyasının genel durumu ve hâlihazırdaki İslâmi sorunlar hakkında da akıllı kılmaya dikkat etmiştir. Dansı, tiyatroya gitmeyi, alkol içmeyi ve kumar oynamayı yasakladı; çünkü bunlar ona göre Batı etkisinin, hepsi de İslâm’a karşı olan tahripkâr ürünleriydi.
bununla birlikte o, hayranlıkla yaklaştığı modern teknolojinin vasıta gereçlerini propaganda toplantılarında kullanmaktan kaçınmamıştır. Geniş dinleyici kitlelerine modern mikrofonlarla seslenmekteydi. Hatta bu bakımdan kendisine hizmet sunan özel eğitilmiş bir teknisyen grubu mevcuttu.
Örgütün tüm yürütme faaliyetleri Kahire’deki merkez ofisinden gerçekleştirilmekteydi. “Bakımlı” (ev) denilen bu merkez, ayrıca El Ezher’e hem de Kraliyet Sarayı’na çok yakın bir binaydı.
Kahire haricen da herkes kendi mahalli kaubeler kurulmuştu. Her şubenin zorunlu olarak izlediği etkin bir çalışma programı olup bu programda şunlar yer almaktaydı: Cehaletle savaşıp okur-yazarlığı arttırmak için akşam okulları; hasta ve yardıma muhtaçlara yönelik sosyal iyileştirme çalışmaları; kalabalık üyelerini (“İhvan”ı) sağlıklı ve güçlü tutmayı hedefleyen cisim eğitimi düzenlemeleri; sıcacık eğitilen paramiliter bir erkek izci grubu ya da gezici birliğin her daim dinç tutulması…
çoğunlukla bakıldığında örgüt, eğitime ve ulus yararını gözeten faaliyetlere büyük tartma vermiştir. Bu çerçevede hem erkekler hem de kızlar için ayrı ayrı birincil, orta ve teknik okullar, Kur’an öğreten özel din okulları ve sanayi merkezlerindeki işçiler için de özel teknik okullar açıldı.
Bu eğitim faaliyetlerinin yanı sıra köylerde hayat standartlarını yükseltmeye karşın faaliyetler de yürütüldü. Elektrifikasyon, yoksullar için yardım toplama, kimsesiz çocuklara takviye, cami yapımı, Müslüman Kardeşler göre sorumluluğu üstlenilen işlerin başlıcalarıydı. Toplanan paralar bankaya yatırılmakta ve bono, bono, sermaye payı şeklinde yatırıma dönüştürülmekteydi. Topluluğun yedi şirketi vardı. İlginç bir nokta, bu şirketlerin çalışanlarının da yatırım yapmalarına izin verilmesiydi.
İsmailiye’de Hasan el-Benna etrafında toplanan birincil “Kardeşler”, genellikle eğitimsiz daha alçak sınıflardan gelen insanlardı. Ama Kahire’de örgüt, toplumun daha üstteki tabakalarıyla randevulaşma ve onları etkileme imkânı buldu. Bunlar aralarında El Ezher’den azımsanmayacak miktarda öğrenci; memurlar ve öteki beyaz yakalı çalışanlar; işçiler; Mısır ordusundan subaylar ve askerler; lakin hepsinden önemlisi ülke nüfusunun kahir ekseriyetini oluşturan, doğası itibarıyla da dindar-muhafazakâr olan kırsal kesim ahalisi vardı.
Sayısal olarak topluluğun büyüklüğüne yönelik güvenilir tahminlerde bulunmak basit olmasa da çoğunlukla şu izleyen rakamlar üstünde mutabakattan laf edilebilir: Hasan el-Benna, hareketi İsmailiye’de yalnızca altı kişi ile örgütün şube sayısı 50 civarındaydı. Ama izleyen beş yılda şube sayısı on kat artarak 500’e fırladı. 1946’da el-Benna yaklaşık yarım milyon aza olduğunu iddia etti. 1950’lerin birincil yarısında örgütün etkin üye sayısının 1 milyondan pozitif, şube sayısının da 1500 olduğu tahmin edilmiştir.
Darı dışarıya örgütün şubeleri ilkin 1937’de (dört şube ile) Suriye’de, sonradan da (iki şube) Lübnan’da açıldı. sonra Filistin, Ürdün ve Sudan’da şubeler açıldı. Hareket giderek Pakistan, güney Sudan ve Afrika gibi Arap toprakları dıştan kalan bölgelere de nüfuz etmiştir.
Hasan el-Benna, 12 Şubat 1949 tarihinde Kahire, Mısır’da bir suikast sonucunda 43 yaşında öldürülmüştür. 1952’de yapılan soruşturma ve yargılama sonucu üç gizli polis suikastin sorumlusu olarak görülmüştür.