Marcus Tullius Cicero
Marcus Tullius Cicero Biyografisi
(MÖ 106 – MÖ 43), (Lâtin) Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar. Felsefe öğrenimini, Epikürosçu Phaedros, Stoacı Diodotos ve Akademi’ye ast Philon’dan almış olan Cicero‘nun önemi, Yunan düşüncesini daha sonraki kuşaklara aktarmasından oluşur. epistomoloji açısından, kesinliğe bağlı olmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi yeğleyen, buna rağmen ahlak alanında, dogmatik bir konuşma sergileyip, Stoacılara ve bu arada Sokrates‘e yönelen Cicero, Latincenin felsefe dili olarak gelişmesine katkı yapmış ve bu vesileyle, dinsel görüşleri açısından her zaman bilinmez kalmıştır.
Marcus Tullius Cicero, 3 Ocak MÖ 106 yılında Arpinum’da doğmuştur. Çocukluğundan itibaren fantastik bir öğrenci olmuş, eğitime olan tutkusu ve sevgisi ile ünlenmiştir. Yoğun bir hukuk öğrenimi görmüş, daha sonraları ise edebiyat ve felsefeyle daha çok ilgilenmeye başlamıştır. Savaşı hiç sevmezdi, gerçi orduya katıldı. Mahkemelere başkanlık yaptı, meşhur ve başarılı bir hukukçu oldu. Daha sonraları ise konsül oldu, daha önce ailesinden hiçbir kimse konsül olmamıştı, yani o bir homo novus idi. MÖ 60 yılında Jül Sezar, birincil Triumvirliği başlattı. MÖ 58 yılında Publius Clodius Pulcher‘in koyduğu yasa ve arasında büyüyen sürekli muhalefet yüzünden İtalya‘yı bir yıllığına terk etti. MÖ 50’li yıllarda, Cicero popülist Milo’yu Clodius’a aleyhinde destekledi. Sonradan 50’li yılların ortasında Clodius Milo‘nun gladyatörleri kadar Via Appia’da öldürüldü. Cicero Milo’yu savundu, bariz kanıtlar yüzündelenemez. Nitekim Milo sürgüne gitti ve uzun bir süre Marsilya’da yaşadı.
MÖ 50 yılında Jül Sezar ile Pompey arasındaki gerilim iyice artmıştı, Cicero bu yıllarda Pompeius’in tarafını tuttu, yine de Jül Sezar’ın düşmanı olmak istemiyor buna göre daha yumuşak bir politika izliyordu. MÖ 49 yılında Jül Sezar İtalya’yı işgal ettiğinde, Cicero firar etmek zorunda kaldı. Daha sonraları Jül Sezar onun geri dönmesi için ikna etmeye çalışınca, Cicero İtalya’yı terk ederek Selanik’e gitti. MÖ 48 yılında Pompeius taraftarlarıylaydı, bu dönemde onlarla arası açıldı, Jül Sezar’ın Pharsalus’daki zaferinin peşinde Roma’ya geri döndü. Jül Sezar’ın hükümranlığı altında sesini çıkarmadı, yazılarına konsantre olmuştu.
MÖ 45 yılının Şubatında kızı Tullia öldü. Hayatı her tarafında bu şoktan kurtulamadı.
MÖ 44 yılında Jül Sezar öldürüldü. Bu dönemde popülaritesi arttı; Senato’nun en dinç, en sözü geçer adamı haline geldi. Sezar’dan sonra artan bir şekilde güçlenen Marcus Antonius‘yi sevmiyordu. Gerçi Marcus Antonius ve Cicero dönemin en dinç iki adamı olarak diğerlerinden daha öne çıkıyordu. Caesar’ın veliahtı Octavianus İtalya’ya varınca, Cicero Antonius’a karşı onu savunmaya başladı. Kesintisiz Antonius’u eleştiriyor, Octavianius’u ise övüyordu. Senatus’u da Antonius’a karşısında kışkırtmıştı. Cicero’nun ününün doruğuydu bu dönemler. Zamanla Cicero’nun Antonius’a olan kini arttı, kafasındaki plan keza Octavianus ayrıca de Antonius’u aradan çıkarmaktı. Fakat bu ikisi Lepidus ile beraber ikinci Triumvirliği kurunca, Cicero’u devlet düşmanı ilân ettiler.
Cicero kaçtı, fakat yakalandı. MÖ 43 yılının 7 Aralık günü başı kesilerek idam edildi. Başı Forum Romanum’daki Rostra’da halka teşhir edildi, elleri ise Senato binasının kapısına çivilendi.