Mustafa Muğlalı
Mustafa Muğlalı Biyografisi
Mustafa Muğlalı, 1882 yılında Muğla’da doğmuştur. Kara Harp Okulu’ndan 1901 yılında mezun olduktan sonra Harp Akademisi’nden 1904 yılında mezun oldu. 1912-1913 yılları arasında 16. Tümen kurmayı olarak Balkan Savaşları’na katıldı. 1 Mart 1914 tarihinde Binbaşı rütbesine terfi etti.
3 Ağustos 1914 tarihinde Başkomutişliği kurmaylığına atandı. 14 Eylül 1915 tarihinde Kaymakam rütbesine terfi etti. 28 Eylül 1915 tarihinde Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı, 12 Ağustos 1917 tarihinde 12. Kolordu Kurmay Başkanı, 3 Mayıs 1918 tarihinde 44. Tümen Komutanı, 8 Ocak 1919 tarihinde Personel İşleri Dairesi Başkan Yardımcısı, 11 Kasım 1919 tarihinde Askerî Temyiz Mahkemesi Üyesi olarak görevlendirildi.
20 Eylül 1921 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı‘na katıldı. İslahiye’deki Ermeni isyanını bastırdı. 5 Ocak 1922 tarihinde 18. Tümen Komutanı olarak atandı. 18 Şubat 1922 tarihinde Doğu Cephesi Komutanlığı emrine atandı. 1 Mart 1922 tarihinde Miralay rütbesine terfi etti. 28 Mart 1922 tarihinde Doğu Cephesi’nde 13. Tümen Komutanı, 3 Mayıs 1922 tarihinde 10. Tümen Komutanı olarak görevlendirildi. 23 Eylül 1923 tarihinde 8. Tümen Komutanlığı’na atandı. Savaştan daha sonra Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edildi.
15 Aralık 1924 tarihinde 11. Tümen Komutanı, 14 Şubat 1926 tarihinde 41. Tümen Komutanı olarak görevlendirildi. 30 Ağustos 1927 tarihinde Mirliva (tuğgeneral – tümgeneral) rütbesine terfi etti ve Paşa oldu. 20 Ekim 1927 tarihinde 3. Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı, 27 Ağustos 1928 tarihinde Genelkurmay 2. Başkan Yardımcısı olarak atandı.
14 Aralık 1929 tarihinde 57. Tümen Komutanı olarak atandı. Bu görevde iken 23 Ekim 1930 tarihinde Menemen’de meydana gelen ve Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay‘ın şehit edildiği Menemen Olayı üstüne kurulan askerî mahkemenin başkanlığını yaptı.
26 Şubat 1931 tarihinde 1. Kolordu Komutan Vekili olarak atandı. 30 Ağustos 1931 tarihinde Ferik rütbesine terfi etti. 17 Eylül 1931 tarihinde 1. Kolordu Komutanı, 28 Ağustos 1939 tarihinde istanbul Komutanı, 14 Mart 1940 tarihinde 10. Kolordu Komutanı olarak atandı. 29 Ağustos 1942 tarihinde Yüksek Askerî Şûra üyeliğine atandı ve ertesi gün Orgeneral rütbesine terfi etti. 15 Şubat 1943 tarihinde 3. Ordu Komutanlığı görevine atandı. 29 Ağustos 1945 tarihinde her tarafta Askerî Şûra üyesi olarak görevlendirildi. 14 Temmuz 1947 tarihinde emekli oldu.
21 Haziran 1934 tarihinde çıkan Soyadı Kanunu neticesinde Muğlalı soyadını aldı.
3. Ordu Komutanlığı görevi esnasında van Özalp ilçesinde sınır taburu komutanlığında 30 Temmuz 1943 tarihinde Muğlalı Olayı diye tarihe geçen durum gerçekleşir. 32 kişinin ölmesi ile sonuçlanan olaylar neticesinde Muğlalı paşa suçlu bulunarak mahkemeye verildi. Yargılanıp idama mahkûm oldu. Aldığı canice, yaşı nedeniyle yirmi sene hapis cezasına çevrildi. Askeri Yargıtay kararı bozdu, ama ikinci yargılamayı göremeden 11 Aralık 1951 tarihinde hapishanedeedildi.
Mustafa Muğlalı, 11 Aralık 1951 tarihinde istanbul’da 69 yaşında ölmüştür.
Mustafa Muğlalı, Makbule Muğlalı ile evli idi. Leman ile Neşe adlarında iki kız çocuğu vardı.
Mustafa Muğlalı paşanın ölümünden 36 sene sonra 1987 yılında itibarı iade edildi ve naaşı törenle Devlet Mezarlığı’na taşındı. 1997 yılında Harp Akademileri Komutanlığı’nın bahçesine büstü dikildi.
2004 yılında Muğlalı’nın adı Van’ın Özalp İlçesi’ndeki 2’nci Sınır Tabur Komutanlığı Kışlası’na verildi. 2011 yılında Orgeneral Muğlalı adı, Genelkurmay Başkanlığı’nın kararıyla Van’ın Özalp İlçesi’ndeki 2. Hudut Tabur Komutanlığı kışlasından kaldırıldı. Kışlaya Şehit Astsubay Başçavuş Erkan Durukan’ın adı verildi.
Muğlalı Olayı:
30 Temmuz 1943 tarihinde Van’ın Özalp ilçesinde, 33 kişinin hayvan kaçakçılığı iddiası ve 3. Ordu komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle yargısız olarak kurşuna dizilmesi ve 32’sinin ölümü, birinin kaçması ile sonuçlanan olaydır.
Olayların aslı :
O yıllar, Türk-İran hududunun kaçakçılık ve çapulculuğun bol olduğu senelerdir ve İran Kürtlerinin ayaklanma edip Mahabat Cumhuriyeti’nin kurulmaya çalışıldığı, SSCB‘nin Kürtler üzerindeki nüfuzunun dorukta olduğu senelerdir.
Sınırın İran tarafındaki Kürt aşiretlerine mensup şahısların çoğunlukla Türk topraklarına girip çapulculuk yaptıkları, köylere zarar verip sürüleri çaldıkları haberleri üzerine Van Valiliği zamanın İçişleri Bakanı Recep Peker‘in de onayıyla sıcacık bir karar alır. Askeri birliklerin her ne vesileyle olursa olsun İran’a geçip orada peşine düşüp takip yapması Ankara’nın başını ağrıtacağı için, bölgede jandarmanın kontrolunda, askerlerden oluşmayacak, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle resmen ilişkisi gözükmeyecek şekilde bir çete kcaktır.
Fiilen tasdik falan aramaksızın Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel çok önceden çeteyi kurmuştur zaten. İçişleri Bakanlığı’nın izniyle devlet arkadan istim basar yalnızca. İddia edilir fakat kaymakamın maksadı sınır güvenliğini sağlamak yok maddesel çıkar sağlamaktır, hatta bu amacı doğrultusunda kendisine yandaş ve ortaklar da bulmuştur.
Özalp Jandarma Kumandanı yüzbaşı ve Sınır Tabur Kumandanı binbaşı kaymakamla birliktedir. Binlerce koyun ya da inekten oluşan aşiret reislerine ait hayvan sürülerinin gasp edilmesi söz konusudur.
Ankara izni verir vermesine ama peşinde da panikleyip iptal eder. Van Valiliği Özalp Kaymakamı’na çetenin dağıtılması emrini beyanat eder ama atı alanın Üsküdar’ı geçtiği başlıca denk kazanç bu. Kaymakam duymamazlıktan kazanç. Zira hududun öte yakasında el konulan koyunların bir kısmı çeteyi yaratıcı sivil köylülere bırakılmakta, bir kısmı da ‘hayvanların satışından elde edilecek gelirle silah, mühimmat ihtiyacının karşılanması’ maksadıyla kaymakamın uhdesinde bırakılmaktadır.
Olayları tetikleyen gaspın İran tarafındaki Mehmedi Misto adındaki bir aşiret reisinin 2 bin koyununa el konulması olduğu söylenebilir. Türk dostu olarak tanınan, Rus işgali sırasında Türklerden yanlamasına söylev aldığı, hatta Kürt isyanları esnasında Ankara’ya istihbarat desteği verdiği aşina bir aşirettir Mistolar.
Mehmedi Misto hayvanlarını kimin gasp ettiğinin farkındadır ve aracısız olarak Özalp Kaymakamı’na mektup yazan, “Gasp edilen hayvanlarımı bana geri verin. Ricamı kabul etmezseniz ben hayvanlarımı benzer usulle geri almasını bilirim, lakin Türk hükümetinin haysiyeti rencide olur” der.
Kaymakam bu mektuba Misto’yu yatıştıracak cevap devretmek yerine aşiret reisine, “Gelip karını da koynundan alırız” diye haber yollar. 1943 Temmuz’unda Mehmed Misto’nun adamlarını toplayıp Türk hududunu aşması ve bir buçuk kilometre içeri girip Özalp halkına ait 500’e yakın koyunu gasp etmesiyle olaylar büyür.
Kaymakam ve etrafında kümelenen çete böyle bir baskının Türkiye tarafında yardımcılar bulunmadan gerçekleştirilemeyeceğini düşünerek harekete geçmeye karar verir, ama askeri harekâta mazeret almak üzere Van Valiliği’ne, “Rus askerleri Özlap yakınlarına değin geldi” diye şifreli bir telgraf çekerler. Benzer mealde bir rapor ordu kumandanlığına da iletilir.
Baskının öcünü elde etmek için kaymakam ve çevresinde kümelenen çeteci kadro ne yapacaklarını planlarken Rıfat adında bir arzuhalci, İranlıların işbirliği yaptığı şahısların arandığını duyup fırsattan istifade arazi ihtilafı yer alan Milalengiz köylülerini ihbar eder. “Misto’ya adlarını vereceğim 40 birey destek etti” der. Kaymakam derhal bu isim listesini alır ve validen ‘tutuklanmalarına izin’ ister.
İhbar edilen köylüler apar topar içeri alınır. Fakat sevk edildikleri Özalp Sulh Canice Mahkemesi içlerinden yalnızca beş kişiyi, kaymakamı ufak düşürmemek için tutuklar. Ama bu sırada yangın bacayı sarmış “Özalp’e Rus askerinin girdiği” haberi üzerine Ankara ayaklanmıştır. Genelkurmay hemen 3. Ordu Kumandanı Orgeneral Mustafa Muğlalı’ya bölgeye gitmesi emrini verir. İçişleri Bakanlığı da ayrıca birinci genel müfettişini hem de jandarma komutanını Özalp’e Gönderir.
Özalp’te hem kaymakam hem de yerel komutanlar sertliğiyle bilinen generalin hışmından korkup ona bir isyan ve işgal tablosu çizerler. Vatanın elden gitmesine hâkim dahil sivillerin sessiz kaldığını, apaçık gizliden gizliye yürütülen planlı bir ihanetin var olduğunu anlatırlar paşaya. Ve “Bunları yargılamaya gereksinim yok, infaz etmemiz lüzum. Silahtan diğer dilden anlamaz bunlar. Gevşek davranırsak hududun değişik tarafında tetikte bekleyenleri yüreklendiririz” derler.
3. Ordu Kumandanı Orgeneral Mustafa Muğlalı, onları dinledikten daha sonra mahkemenin özgür bıraktığı 35 kişinin her tarafta gözaltına alınması emrini verir. Biri bayan, biri 11 yaşında çocuk, ikisi askerden izinli gelmiş 33 birey bulunur. İki kişi firar etmiştir.
İçişleri Bakanlığı’nın müfettişi Avni Doğan, tutuklularla görüşüp onların suçsuzluğunu anlar ama Muğlalı, yerel yönetici kaymakam ve subaylardan gelen, “Bunlar bizim ordunu nasıl ve nerede konuşlandığını Ruslara bildirerek casusluk da yapıyorlar” bilgisinin doğruluğuna kanidir.
Onun için İçişleri Bakanlığı müfettişinin kulağını büker: “Karışma, yoksa seni kırbaçlatırım.” Ardından da Özalp’ten ayrılır Paşa.
Ama geride, “Bu kişileri hududa götürülerek kendilerinden bilgi alınmasını, İran hududunun çapulcuların kimseye görünmeden geçilmesine kullanışlı noktalarının öğrenilmesini faydalı buluyorum. Bu adamların her an kaçmalarının mümkün olduğu göz önüne alındığında askerlerin açıkgöz bulunması ve gerektiğinde tabanca kullanılması şarttır” mealinde bir devlete ait yazı bırakarak.
Mustafa Muğlalı paşanın bu yazının bir nesil vefat emri olduğunun farkına varmadığı söylenemez. Nitekim sonradan yapılan yargılama esnasında askeri duruşma de böyle algılar emri. Ve orgeneral muhtemel ama elini kana bulamayı istemediği için apar topar terk eder Özalp’i. Yerel yöneticilerin, “Paşam siz sıkıntıya girmeyin biz hallederiz” dedikleri düşünülebilir.
30 Temmuz 1943 günü gece yarısından daha sonra tutuklular jandarma göre cezaevinden alınıp hudut taburu komutanına teslim edilir. Komutan tutuklular arasında bulunan bir kadını kimseye sormadan hür bırakır, kalan 32 kişiyi Çilli Gediği denilen hududa yakın bölgeye götürür. Hepsinin elleri bağlıdır. Bir muhabere mangasının havaya alev açmasından daha sonra iki manga da kafilenin üstüne ateş açar.
Olaydan sonradan tutulan tutanaklarda saldırıya uğranıldığı, saldırganlara açılan alev neticesi 32 şakinin öldürüldüğü bilgisi yer alır.
Bir anekdot daha… Rus casusu oldukları ve İranlı çapulculara yataklık ettikleri kuşkusuyla daha önce tutuklanan 5 birey sevk edildikleri Van Ağır Canice Mahkemesi’nde yapılan yargılamaları sonucu beraat ederler.
Olayın Ankara’da duyulmasından daha sonra tartışmaların başladığı biliniyor. Fakat CHP iktidarının Demokrat Parti baskısını hissettiği 1946 seçimlerine değin olayı örtbas ettiği de. Seçimden daha sonra muhalefetteki DP’nin baskısıyla verilen soruşturma emri neticesi Mustafa Muğlalı 1949’da askeri mahkemede yargılandı ve 32 kişinin öldürülmesinden sorumluluk sahibi bulunarak idama mahkûm edildi. Ancak sonradan Yargıtay kararı bozup orgeneralin cezasını 20 sene ağır hapse indirdi. Muğlalı paşa astları tarafından kandırılmışlığın kahrıyla 1951 yılı sonunda cezaevinde öldü.