Patrona Halil
Patrona Halil Biyografisi
Asker (Yeniçeri)
Osmanlı Devleti’ndeki Lale Devri‘nin sonunu getiren ayaklanmanın elebaşısıdır.
Patrona Halil, 1692 yılında Arnavutluk, Horpeşteli’de (günümüzde Orestida kasabası) doğmuştur. Çok genç yaşta Osmanlı deniz kuvvetlerinin hizmetine girdi. Uzun zaman leventlik ve Rumeli’de yeniçerilik yaptı.
Kaptan-ı Derya’nın üç yardımcısından biri olan Patrona (koramiral) adı ona bu görevde bulunduğundan değil, Halil’in leventlik yaparken bir müddet patrona gemisinde miçoluk yapmasından nedeniyle hemşerilerinin verdiği lakaptan ileri kazanç.
Patrona Halil, Kabadayı olmadan evvel Kasımpaşa’daki kalyon uşaklarının en azılılarından biri sıfatıyla Galata’nın haracına göz dikmiş ve Muslu Beşe, Manav Yorgi gibi ayakdaşlarını oralarda devşirmiştir.
Patrona kadırgasında levent olarak ödev yaparken gemide meydana çıkan bir ayaklanmaya katıldığı için yakalanıp kürek cezasına (forsalık) çarptınldı. Fakat, bir deniz savaşı sırasında batan gemiden kurtulmayı ve Niş kentine kaçmayı başardı. daha sonra da 1720 yılında Bulgaristan‘ın kuzeybatı ucunda Tuna nehri kıyısında bulunan Vidin’de bir ayaklanmaya önayak olduğu bilinmektedir. Burada da katıldığı ayaklanmanın bastırılması üstüne istanbul’a kaçarak Yeniçeri ocağına girdi. Patrona Halil, İstanbul’a döndükten daha sonra seyyar satıcılık yapmasını yasaklayan bölükbaşıya karşısında çıktığı için yeniçerilikten atılınca, Beyazıt hamamında tellak olarak çalışmaya başladı.
Patrona Halil, bundan sonraki hayatını hamam tellaklığı ve esnaflık gibi işlerde vakit geçirdiği bilinmekte, gündüzleri cadde sokak dolaşarak radansa, iğne ve iplik satmakta, akşamları ise kazandığı parayı Galata meyhanelerinde harcayarak hayatını sürdürmekteydi. Ancak daha fazla meyhanelerde sürekli içen bir boş gezendi. Bu sırada bir canice işledi, Galata Voyvodası göre tutuklanmasına rağmen Kaptan-ı derya Mustafa Paşa’nın araya girmesiyle bağışlandı.
Ayaklanma için kendisine yandaş olanların da meyhanelerde tanıştığı ve örgütlediği kişilerin olduğu söylenmektedir.
Sadrazam Nevşehirli Güvey İbrahim Paşa‘nın müsamaha ve sefaya düşkünlüğünün yanı sıra Yeniçerilerinin uzun süredir ücret alamaması ordu içerisinde huzursuzluğa neden olmuşken Patrona Halil kendini kışkırtanların telkinleri ile ayaklanmaya elebaşılık ederek Yeniçerileri örgütlemiş 28 Eylül 1730 tarihinde başlayan İstanbul ayaklanmasını başlatmıştır. Bu durum neticesinde Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi. Padişah III. Ahmet tahtan çekilmek zorunda kaldı. Bu durum sonra “Patrona Halil Ayaklanması” olarak tarihe geçmiştir.
Memleketi uzun süre meşgul eden, birçok kişinin ölümüne sebep olan isyan hareketi sonucunda Patrona Halil bazı tavizler kopardı. İstanbul’da yüzlerce evi yaktı, haraç toplamaya vermeyenleri öldürmeye başladı. Keza devlet kademelerinde atamalarda laf sahibi oldu. Ancak bir süre sonradan, Padişah I. Mahmud ve Kaptan-ı Derya Mehmed Paşa’nın akıllıca planı sonrası kendisine rütbe ve makam verileceği gerekçesiyle saraya çağırılarak yakalandı.
İsyan ardından 25 Kasım 1730 tarihinde adamları ile beraber Padişah I. Mahmut’un emri ile idam edilmiştir.
2012 yılında çekilen “Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam” adlı dizide Patrona Halil karakterini Fırat Tanış canlandırırken başrollerde Türkan Şoray, Özcan Deniz, Tolga Karel, Hazım Körmükçü, Kerem Atabeyoğlu, Suat Sungur, Teoman Kumbaracıbaşı ile birlikte rol aldı.
Patrona Halil Ayaklanması:
Padişah III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Güvey İbrahim Paşa‘nın vaktinde Lale devri diye tanımlanan döneme (1718-1730) son veren tutucu başkaldırı hareketi.
Batı orduları biçiminde bir “Asakiri nizamiye” kurmaya girişen Nevşehirli İbrahim Paşa Fransa’dan askerlik uzeni askeri talim ettirmeye başladı. Bu Yeniçeri ocağının sadrazama küsmesine yol açtı. Keza bütün anlamıyla bozulmuş olan ocağa yalnızca ulufe elde etmek için bir kolayını bulup kaydedilen ufak esnaf takımının sadrazamın buyruğuyla yeniçerilikten atılması, yangınlarla depremlerden yıkıma uğrayan İstanbul ve öteki kentlerin bayındırlaştırılması için konulan vergilerin artık birçok esnaflık yapan yeniçerilerin kesesine zarar vermesi hoşnutsuztuk yarattı. Ekonomik sıkıntıların baş göstermeye başladığı halkın sıkıntılarının arttığı bu dönemde, lüksün hoşgörü ve sefanın artması, sarayların,konakların, bahçe düzenlemelerine harcamalar yapılması kısacası şaşanın artması ayaklanma düzen edenlerin işlerini kolaylaştırdı
Padişah III. Ahmet, İran seferine çıkmak üzere İstanbul’dan Üsküdar’daki karargâhına geçmiş iken 28 Eylül 1730 tarihinde Patrona Halil, çevresine topladığı Muslu Beşe, Ali Sanatkâr, Kara Yılan, Çınar Ahmet, Dikte Ali, Turşucu İsmail, Oduncu Mehmet, Laz Mustafa, Gavur Ali, Ciğerci Ramazan gibi birçok Arnavutlar’dan oluşan but takımından yandaşlarıyla birlikte ayaklanma bayrağını açarak dükkanların kapanmasına ve toplum yaşamının felce uğramasına niçin oldu. Beyazıt Camii önünde toplanan isyancı grup esnafı ve halkı şeriatı dilekçe etmek için isyana misafir etme ettiler, kendilerine katılmaya çağırdılar. Halktan ve esnaftan alınan yardım ile isyan kısa sürede büyüdü. 30 kişiyle başlayan isyan birkaç saat daha sonra binlerce kişiden oluşan bir topluluk halini aldı. Patrona Halil ve arkadaşları Yeniçeri Ocağına da girerek burada bulunan askerleri de yanına çekti.
Olay tam bir ayaklanmaya dönüşünce III. Ahmet aynı gece devlet erkanıyla birlikte Üsküdar’dan Topkapı Sarayı’na geçtiyse de saray bostancıları dağılmış olduğundan önemli bir kuvvet oluşturulamadı. Ertesi gün (29 Eylül, Cuma) Yeniçeri ocağının da ayaklanmacılara katılması, zindanlardaki hükümlülerin salıverilmeleri üstüne evlerle konaklar yağmalanmaya başlanınca, ayaklanmayı çöküntü umudu ortadan kalktı. sırası gelmişken isyancılar Topkapı Sarayının etrafını çevirmiş hatta saraya yiyecek içecek girmesini engellemeye başlamışlardı. Bu gelişmeler üzerine Padişah III.Ahmet katli istenen devlet adamlarını görevden aldı ve yerlerine yeni tayinler yaptı.
Cumartesi günü ayaklanmacılar padişahtan Nevşehirli İbrahim Paşa başta elde etmek üzere 37 kişinin kendilerine teslimini istediler (30 eylül). Bunun üzerine padişah, damadını azlettiğini duyurdu. Ayaklanmacılarsa, listede belirli kişilerin mutlaka kendilerine tesliminde ayak diretince sarayda tutuklanan sadrazam, damatları olan kaptanıderya Kaymak Mustafa ve sadaret kethüdası Mehmet paşalarla birlikte boğdurulduktan sonra üçünün de cesedi öküz arabalarıyla Beygir Meydanı’na gönderildi (1 Ekim, Pazar).
Fakat, Padişah III. Ahmet tahta çıktığında (1703) Edirne vakasını düzenleyenleri ortadan kaldırdığından kendisine güvenmeyerek tahttan indirilmesi için niçin arayan ayaklanmacılar, sadrazamın ölüsünü ona ait olmadığı gerekçesiyle bir beygirin kuyruğuna bağlayıp saraya geri gönderdiler. Derhal peşinde da yalancılıkla suçladıkları III. Ahmet’in padişahlık ve halifeliğinin şeriat kuralları açısından geçersiz olduğu yaygarasını kopardılar. Atalarından Sultan İbrahim’i örnek göstererek kendisini tehdit etmelerinden ve yalancılıkla suçlanmasından büyük üzüntüye kapılan III. Ahmet, can güvencesi verilmek koşuluyla tahttan çekileceğini ayaklanmacılara bildirdi. Bu kararı keyifle karşılayan elebaşılar, Kuran’a el basıp ant içtiler. Bunun üstüne tahtı yeğeni I. Mahmut’a bırakan III. Ahmet, şehzade dairesine çekildi. (2 Ekim, Pazartesi).
28 Eylülde başlayan ve III. Ahmet’in tahttan çekilmesine niçin olan Patrona Halil ayaklanması, I. Mahmut döneminde de sürdü. Ayaklanmacılar, oysa şeyhülislam Mirzazade Şeyh Mehmet Efendi’den suç oluşturan görmeyeceklerine ilişkin hüccet (belge) aldıktan daha sonra At Meydanın’daki çadırlarını kaldırdılar (11 Ekim, Çarşamba). 13 gün süren ayaklanmanın sona ermesi üstüne İstanbul’da çarşılar açılıp bayağı yaşama dönüldüyse de zorbalar saltanatı son bulmadı. Başlarında Patrona Halil ile Muslu Beşe yer alan ayaklanmacılar Sadabad’da Güvey İbrahim Paşa döneminde yaptırılan takriben 150 kasrın anında yakılıp yıkılmasını, hatta eski sadrazamın doğum yeri olan Nevşehir’in bile yerle bir edilmesini istediler. Padişah Sadabad’ın yakılmayıp yalnız yıkılmasına razı olunca, Kâğıthane köşkleri ve yalıları bahçeleriyle birlikte 3 günde yağmalanarak yıkıma uğratıldı.
Ayrıca, yalnız askere dağıtılması gereken cülus bahşişini, Patrona Halil kendi yardakçılarından 3 bin kişiye de dağıttırdı. Divan görüşmelerine bile katılan bu eski hamam tellağı el koyduğu baş defterdar İzzet Ali Bey’in konağına yerleşti. bir zamanlar kendisine veresiye et veren Yanaki adlı Rum bir kasap yazıcısının da Boğdan voyvodalığına atanmasını sağladı. I. Mahmut, devlet kavramıyla bağdaşmayan bu duruma bir son verilmesini buyurup ortaya da 5 bin altın koyunca, darüssaade ağası Beşir Ağanın girişimiyle sadrazam Silahtar Mehmet Paşa ve bir rastlantı sonucu İstanbul’da bulunan Kırım hanı “I. Kaplan Giray” işbirliği yaptılar. Padişahın verdiği altınlarla bir takım ocak ağaları satın alındı ve ayaklanmacı güruhunun elebaşlarına ustaca bir kapan kuruldu. Patrona, vezir payesiyle Rumeli beylerbeyliği verilmek üzere saraya çağrıldı.
Yardakçılarının eşliğinde saraya gelen Patrona Halil, Revan köşkünde huzura çıkmak için beklerken, elverişli yerlere gizli olan Güreşçi Halil Ağa yönetimindeki 33 yeniçeri tarafından aniden bastırılıp bütün adamlarıyla birlikte öldürüldü (15 Kasım 1730). Kısa sürede 30 bin altın tutarında bir servet topladığı söylenen Patrona’nın öcünü alma bahanesiyle şehri talan etmek için İstanbul’da Arnavut takımının çıkardığı yeni bir ayaklanma, Silahtar Mehmet Paşa’nın yerine getirilen sadrazam Kabakulak İbrahim Paşa göre kuvvetle bastırıldı (28 Ocak 1731).