Selahaddin Eyyubi Biyografisi
Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının birincil hükümdarıdır.
Selahaddin Eyyubi, 8 Eylül 1138 tarihinde Tikrit’de doğmuştur. Selahaddin Eyyubi, Darı, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarıdır. Kudüs’ü Haçlılardan Hıttin Savaşı’yla 2 Ekim 1187 tarihinde alarak kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferi’ni etkisiz ülkü getirmiştir.
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zeiydi. Annesi Selçukluların Harim emiri Şihabeddin Mahmud ibn Tokuş el-Harimi’nin kızkardeşidir. Babası Necmeddin Eyyub’unun vali olarak atadığı Baalbek ve Şam’da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Öklid Geometrisi, Astronomi, Matematik ve Aritmatik konularında ve Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh (İslam hukuku), tarih öğrendi, Şam’daki Dar’ul-Hadis’den (Hadis Üniversitesi) mezun oldu.
Askeri yaşamı Zengi’nin oğlu ve ardılı Dikte Nureddin’in komutanlarından, amcası Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh’un, Darı’ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek nedeniyle düzenlediği üç sefer esnasında, Kudüs’ün Latin kralı I. Amalricus, Darı’ın Fatımi halifesinin kuvvetli veziri Şavar ve Şirkuh arasında iki taraflı bir uğraş gelişmişti. Selaheddin Şirkuh’un ölümünden ve Şavar’ın öldürüuz bir yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine 1169 yılında atandı.
1171 yılında Darı’da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü duyuru eden Selahaddin Eyyubi böylece Darı’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Şiîliğin yerine Sünnî mezhebini yaymaya başladı. Bir süre için kağıt üstünde Emir Nureddin’in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174 yılında ölmesiyle sona erdi. Selahaddin, Nureddin’in dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi.
Mısır’daki varlıklı tarım topraklarını finansal dayanak olarak kullanan Selaheddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik başvurusunda bulunmak üzere ufak, fakat çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Fakat çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174’cilt 1186’ya kadar Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, fakat kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede zorluk çeken Müslümanların maddesel ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı.
1176 yılında kardeşi Turan Şahla berâber Yemen’deki Abdün-nebi Fırkasını yıkan Selâhaddîn Eyyûbî, Abbâsî halîfesi tarafından Suriye, Yemen, Filistin ve Kuzey Afrika’nın sultânı îlân edildi. Bu durum aynı zamanda halîfe göre devletinin kabul edilmesi demekti.
Selahaddin, yeni veya gelişmiş askeri teknikler göstermek yerine, fazla sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri zorlama dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de tüm gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının büsbütün mahrum olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187’de bitkin ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin’de Taberiye yakınındaki Hattin’de sıği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın az kalsın tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Selahaddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 sene Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
Salahaddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali aşağıda sadece üç büyük kasaba kalmış, ama sağ kalan düzensiz Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşısında saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük asilzade ve meşhur şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve alıcı oldu. I. Richard (Aslan Iyi Kalpli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Selaheddin başkent Şam’a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden daha sonra fazla yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en cömert hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
Bu tarihte Darı, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat’a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve Hemedan’a dek Kuzey Irak’ta onun namına hutbe okunuyordu. Yerine büyük oğlu el-Melikü’1-Efdal Ali geçti.
Selâhaddin geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır. Bu siyasî birlik Eyyûbîler’in peşinde Memlükler’le devam etmiş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Kahire’yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Türkler Selâhaddin devrinde Mısır, Libya, Kuzey Sudan, Hicaz, Yemen, Şam gibi yerlere hâkim olmuş, bu hâkimiyet asırlarca devam etmiştir. Selâhaddin adaleli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkideolojik parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudüs’ü ve Haçlılar’ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudüs’ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları aralarında yer almasını sağlamıştır.
Tarih boyunca Selahaddin Eyyubi’ye farklı ırksa kökenler atfedilmiştir. Genel kanaat Selahaddin’in Kürt olduğu yönündedir. Oysa Akıllı Velidi Togan, Eyyubîlerin evvelâ Kürtleşmiş sonra da Türkleşmiş bir Cenubî Arap sülâlesinden olduğunu aktarmıştır. Bunun yanı sıra Türk kökenli olduğu da iddia edilir. Tarihçi İbn Haldun‘a göre ise Selahaddin Eyyubi’nin ataları, Yemen’in Himyeri vilayeti eşrafından Hezbâniyye Kürtlerinin Ravvadi aşiretine mensup Araplardandı.
Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olarak gösterilen Selahaddin Eyyubi, İslâm tarihinin en ünlü kahramanlarından biridir. Önemli olan da onun bu yönüdür. Mehmet Akif Ersoy onu “Şark’ın en sevgili sultanı”, Fransız tarihçisi Champdor “İslâm’ın en saf kahramanı” diye nitelemiştir.
Tarihçilerin anlattığına tarafından Selâhaddin zamanını ya ilim ya cihad veya devlet işleriyle geçirirdi. Kur’an’ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Arapça, Türkçe, Farsça ve Kürtçe biliyordu. Amelde Şafiî, itikadda Eş’arî idi. Müneccimlere inanmazdı. Bahâeddin İbn Şeddâd tarih bilgisinin kaslı, kültürünün geniş olduğunu, meclisinde bulunanların başkasından duymadıkları şeyleri ondan duyduklarını söyler.
Selâhaddin, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun miktar, affetmeyi severdi. İbn Cübeyr onun, “Affetme konusunda hata etmek, haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider.” dediğini nakleder. Aman verdiği kişileri muhakkak cezalandırmamış, Haçlılar onun bu yönünü fazla takdir etmiştir. Adaleti İbn Şeddâd ve İbn Cübeyr kadar özellikle vurgulanmıştır.
Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece bir Darı dinarıyla otuz altı veya kırk yedi Nâsırî dirhemi çıktığı kaydedilir. İmâdüddin el-İsfahânî, Selâhaddin’in savaşa girdiği vakit kendi atını askerlere verip başkasından at istediğini, herkesin onun atına bindiğini ve onun iyiliğini beklediğini, III. Haçlı Seferi esnasında askerlere 12.000 beygir dağıttığını söyler. İbn Şeddâd ise cümbür cemaat hakkında iyi sözler söylenmesini istediğini ve ahde vefa gösterdiğini belirtir.
İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenen Selâhaddin’in devrinde Filistin, Mısır, Hicaz ve Yemen’de çok sayıda medrese, zaviye, cami, köprü, kale, hamam yapı edilmiştir. Bunların en önemlileri Kahire surları ile kalesi, Nil nehri üzerine yaptırdığı köprüler, Bahrü Yûsuf denilen kanallar, Akkâ ve Kudüs’ün tahkimi, Amr b. Âs Camii, Kubbetü’s-sahra ve Mescid-i Aksâ’nın tamiri, Kahire’deki Saîdüssuadâ (Salâhiyye) Hankahı ve Salâhî Hastahanesi’dir.
Bu dönemde İslâm dünyasının her göre Eyyûbîler ülkesine akın eden âlimler ve talebeler fazla sayıda ilmî eser kaleme almıştır. Onun faaliyetleri kendisinden daha sonra gelen devlet adamlarına misal teşkil etmiş, Suriye ve Darı İslâm dünyasının kayda değer ilim merkezleri haline gelmiştir. Hicaz bölgesine, özellikle Mekke ve Medine’ye önem veren Selâhaddin “Hâdimü’l-Haremeyn”unvanını kullanan birincil hükümdar olmuştur.
Selahaddin Eyyubi, 4 Mart 1193 tarihinde Şam’da ölmüştür. Mezarı Şam’da Emeviye Camii haziresindedir.
Selahaddin Eyyubi’nin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur.
2015 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu‘nun açılışını yaptığı Hakkari-Yüksekova havaalanına Selahaddin Eyyubi ismi verildi.